OYUNCULUK, OLMADIĞIN HER ŞEY OLMAKTIR
Image

OYUNCULUK, OLMADIĞIN HER ŞEY OLMAKTIR


1974, Ankara doğumlu Cenk Torun, seneler önce tesadüf eseri adım attığı oyunculuk kariyerinde şu

sıralarda tırmanışta. Son olarak Kanal 7’de “Esaret” adlı TV dizisinde rol alan oyuncuyla dizi setleri

ve oynadığı karakterler üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

24 Mart 1974 Ankara doğumluyum. İlk ve Orta okulu Ankara’da okudum. İstanbul’a taşınınca

liseyi de İstanbul’da bitirdim. Marmara Üniversitesi Turizm ve Otel işletmeciliği mezunuyum.

Oyuncu olmaya nasıl karar verdiniz? Oyunculuk hayatınıza ilk nasıl girdi?

Aslında oyuncu olmak gibi bir hayalim ya da düşüncem yoktu. Annem Türk Sanat Müziği sanatçısı

olduğu için onu ziyarete gelen menajer arkadaşları beni yanlarına çağırdılar. “Yeni bir kız çıkıyor.

Sesi çok güzel, çok da güzel bir şarkısı var. Seni klibinde oynatmak istiyoruz. Ne dersin?” diye

sordular. Kabul ettim. Ve o dönem Yıldız Tilbe’nin Delikanlım klibinde oynadım. Klip

yayınlanınca teklifler de artmaya başladı. İlk olarak Ömer Karacan aradı ve bir TV kanalı açacağını,

bu kanalda sadece müzik yayını olacağını, bana da bir program sundurmak istediğini söyledi ve ben

Number One TV’de program yapmaya başladım. Bu sırada Kandemir Konduk’tan televizyon dizisi

projesi teklifi aldım. Dizi çekimleri için sunuculuktan ayrıldım. Absürt komedi bir diziydi, yayın

hayatı kısa sürdü. Çok geçmeden Çılgın Bediş dizisi için teklif aldım. 1995 yılında başladı ve dört

sezon boyunca devam etti. Böylece oyunculuk serüvenim de profesyonel olarak başlamış oldu.

Oyunculuğu nasıl tanımlarsınız?

Oyunculuk bir performans sanatıdır. Oyunculuk bağlantıdır: Oyuncular ses tonu, beden dili, yüz

ifadelerini ve gözlerini kullanarak izleyiciye bağlanırlar. Oyunculuk olmadığın her şey olmaktır.

En son rol aldığınız “Esaret” dizisindeki rolünüzden bahsedebilir misiniz?

Esaret dizisinde hayat verdiğim Orhun Demirhanlı, annesi tarafından çok sert ve kibirli yetiştirilmiş.

Kuralcı, daima kendi doğrularının peşinden giden, dürüst ve güvenilir biri. Duygu değil mantık

insanı. İnsanlarla ilgili yargıları çok kesin ve sert. İkinci şansa ve aşka inanmaz. Onun için insanlar

ve ilişkiler tek kurşunluk. Küçük yaşta babasını kaybettiği için erkenden sorumluluk sahibi olmak

zorunda kalmış. Soğuk ve mesafeli bir karakter.

Dizi setinde bizimle paylaşabileceğiniz ilginç deneyimleriniz oldu mu?

Aralık ayında herkes palto ile elektrikli soba başında otururken benim bahçedeki açık havuzda cool

bir şekilde yüzme sahnem vardı. Suya balıklama atladıktan sonra dondum diye bağırarak sudan

çıkmıştım, beş altı tur yüzdükten sonra sahne bitti, kurulandım ve giyindim. Yönetmen yardımcısı

yanıma geldi ve teknik bir arıza sebebiyle aynı sahneyi tekrar çekmemiz gerektiğini söyledi. Benim

için zor ve unutulmaz sahnelerden biriydi.

Canlandırdığınız karakterler içinde şimdiye kadar sizi en çok zorlayan hangisi oldu?

En zorlayan karakter Esaret dizisinde oynadığım karakter oldu. Özellikle işkence sahneleri oldukça

zorlayıcıydı.

Yer alacağınız proje seçimlerinde öncelikleriniz neler? Neye göre karar veriyorsunuz?

Öncelikle yönetmenin kim olduğunu bilmek isterim, çünkü siz ne kadar iyi oyuncu olursanız olun

yönetmen kötüyse siz de kötüsünüzdür. İkinci olarak; hikaye ve senaryo. İyi bir kalemden çıkmış

hikaye ve senaryonun etkisi bambaşka oluyor. Üçüncüsü ise; diğer oyuncular. Bir projede

oyuncular arasındaki uyum işin en önemli ayaklarındandır.

Kabul edip veya reddedip sonrasında pişman olduğunuz roller oldu mu?

Kabul edip pişman olduğum “Evet Benim” dizisi olmuştu. Kabul etmediğim dizisi ise “Kurtlar

Vadisi”ydi. Proje için görüşmek istediler fakat kaçak durumuna düştüğüm için askere gitmem

gerekiyordu bu sebeple anlaşamamıştık.

Türkiye’de dizi setlerinin geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dizi setlerinin geldiği nokta teknoloji ile birlikte çok farklı boyutlara geldi. Çekim kalitesi ve görsel

efektler anlamında çok büyük gelişme var. Ayrıca Türk dizilerine de yurt dışında inanılmaz bir ilgi

var. Mesela şu an rol aldığım Esaret dizisinin hayran kitlesinin büyük bölümünü yabancı ülkeler

oluşturuyor. Bu gerçekten çok memnun edici bir durum.

İmkânınız olsaydı hangi yönetmenin hangi filminde oynamak isterdiniz? Neden?

Birden fazla sevdiğim Türk yönetmen var, birçok başarılı film var. Bir tercih yapmam çok zor.

İlerisi için planlarınız neler? Sırada bekleyen gerçekleştirmeyi düşündüğünüz projeler var

mı?

İlerisi için şu an oynadığım karakterin biraz daha üzerine çıkıp güzel bir aksiyon dizisinde oynamak

istiyorum. Bir de romantik komedi film projem var.

Bu yoğun tempo arasında kendinize zaman ayırabiliyor musunuz? Size özel kaçamaklarınızı

öğrenebilir miyiz?

Maalesef yoğun tempodan kendime vakit ayıramıyorum. Haftanın altı günü çekimdeyim. Sadece bir

gün iznim var onda da biriken, halletmem gereken işlerin dışında sadece spora vakit ayırabiliyorum.

Sık sık seyahat eder misiniz? Seyahat alışkanlıklarınız veya tercihleriniz var mı?

İş yoğunluğumuz hayatımızın büyük bir çoğunluğunu doldurduğu için sık sık seyahat edemiyorum.

Yaz aylarında yaptığım seyahatlerimde ise genellikle uçak kullanmayı tercih ediyorum.

Yurt içinde ve dışında gözde tatil lokasyonlarınız var mı? Yoksa unutamadığınız bir tatilinizi

okuyucularımızla paylaşabilir misiniz?

Yurtdışında favori beş rotam ve neden sevdiğimi şöyle anlatabilirim.

Sri Lanka, Sigiraya dağ tapınakları, Kandy şehrindeki tapınaklar ve 18.YY İngiliz izleri,

Adam's Peak dağ tırmanışı ve güneşin doğuşu ve muhteşem plajları.

Tayland, Koh Samui adasinda plajdaki restaurantlarında sunulan leziz deniz ürünleri,

Bangkok’un gece pazarları ve Kraliyet sarayı, Phuket’in eğlenceli geceleri ve tuktuk

taksilerle gezinmek.

İtalya, Roma’nın tarihi mekanlarında dolaşıp İspanyol merdivenlerinin yakınında Tiramisu

yemek. Toscano bölgesinde araba kiralayarak Siena, Lucca gibi yerlerde lezzetli peynirleri

denemek ve Sicilya Palermo’da aile restaurantlarında farklı lezzetler deneyip Türk

merdivenlerini denizden görmek.

İspanya, Endülüs bölgesinde Granada’da El Hamra sarayını ziyaret edip Sevilla’da

Flamenco izlemek, Barcelona’da Gaudi eserlerini gezip Dali müzesine gitmek. Dönüş

yolunda Girona şehrinin ortaçağdan bu yana bozulmamış sokaklarında dolaşıp nehrin

üstündeki köprüden şehri seyredip kilit takmak.

Yunanistan, Selanik’te Atatürk’ün büyüdüğü evi ziyaret edip bahçedeki nar ağacına

dokunmak. Eski limandaki restaurantlarda yemek yiyip kordonda yürümek. Midilli adasında

Osmanlılardan kalan Molivos Kalesi’ni ziyaret edip limanda askıda kurutulan ahtopotların

akşam tadına bakmak. Samos adasısının sakin koylarında yüzüp tepedeki kilisenin

müzesinde bulunan Osmanlı sultanlarının orjinal fermanlarını görmek.

Pegasus Magazine, Mart 2024