Hem mesleğinde hem yaşamında örnek bir isim olan Bennu Yıldırımlar hem televizyon ekranlarında hem de tiyatro sahnesinde oyunculuğuyla ses getirmeyi sürdürüyor.
- Veda Mektubu'nda yer almayı tercih etmenizin nedeni neydi?
Yapımcımız Gül Oğuz’un varlığı, canlandıracağım karakterin daha önce oynadığım rollerle benzeşmemiş olması ve oyuncu kadrosuyla Veda Mektubu, içinde yer almayı istediğim bir iş oldu. Oynayacağım her karakterin farklı özelliklere sahip olmasına dikkat ederim, nitekim Seher Karlı da bu doğrultuda derdini anlatmak isteyeceğim bir rol olarak karşıma çıktı.
- Dizide oğlunu "geçmiş"ten koruyan bir anne olan Seher Karlı'yı canlandırıyorsunuz. Belki karakterinize bazı izleyiciler için olumsuz görünebilir ama öte yandan dizideki olaylar geçmişte yapılan hataların, eksikliklerin, yarım kalmışlıkların peşimizden geldiğini de hatırlatıyor. Elbette bu kişisel yorumum ama siz Seher'in tüm olay örgüsü içindeki kararlarını nasıl yorumluyorsunuz?
Seher, gelenekçi ve muhafazakar yapısını koruyan bir karakter. Başına gelen olaylarla, oğlunun da karşılaşmaması için elinden gelen her şeyi yapmaya gayret ediyor. İstemediği bir ilişki yaşayan oğlunun kendi gözündeki gerçeklerine yakınlaşmasını sağlamaya çalışıyor. Oğluna yön vermeye çalışmasının sebebi de kendi hayatında kurduğu gibi bir aile ilişkisine sahip olmasını istemesi. Belki de ancak o zaman kendini tamamlanmış hissedeceğini düşünüyor.. İyi niyetiyle hareket etse de ifade biçimi ve takip ettiği çözüm yolları hayatın doğrularıyla örtüşmüyor elbet. İlerleyen bölümlerde Seher’in yaklaşımlarının bu süreçte nasıl şekilleneceğini hep birlikte göreceğiz.
- Sizin gibi birçok farklı karaktere başarıyla yaşam vermiş bir oyuncuya sormak isterim. Karakterlerinizle duygusal bir bütünlük oluşturmaya çalışıyor musunuz yoksa onlara karşıdan bakıp objektif bir yaklaşımla mı rolünüzü yorumluyorsunuz?
Her ikisini de uyguladığımı söyleyebilirim. Hem uzaktan bakıp objektif olarak nasıl bir insan olduğuna kafamı yoruyorum hem de rolün içine girdiğimde tutarlı olmasına özen gösteriyorum. Kontrolün bende olması gerekiyor. Karakter üzerinden neden ve sonuçların tutarlığını irdelemek rolü daha iyi kavramamı sağlıyor. Bu sebeple oynadığım karakterler için benim dostlarım diyebilirim. Onların neyi, neden yaptığını, hareketlerini -kendi dostlarım gibi- nedenselliğiyle bilirsem yansıtmam da bir o kadar doğru olur.
- Gündelik yaşamınızda çok sakin ve dingin bir insan gibi görünüyorsunuz. Belki de yanılıyorumdur, ama sahnede veya kamera karşısında ise tüm yüksek duygulara yön verebilen bir Bennu Yıldırımlar karşımıza çıkıyor. İçinizdeki ateşi harekete geçiren nedir? Perdenin açılması mı ve kameranın çalışması mı? Yoksa başka bir tetikleyici mi?
Mesleğimi elimden geldiğince, özenle yapmaya çalışıyorum. Oyuncunun içindeki seyredilme duygusu, işin hangi boyutlara ulaşabileceği gayesi tabii ki tüm duyguların o sahnede daha da yükselmesine sebep oluyor. Kolektif yapılan sanatlarda oyuncular arası alış-veriş ve duygu yaratım çabalarının profesyonel bir ekiple bütünleşmesinden daha tetikleyici ne olabilir?
- Önceki söyleşilerinizden birinde "bende bir gitme isteği var" demiştiniz. Bu sözünüz gezi ve seyahat sevmenizle mi ilgili yoksa bir kaçış isteği de içeriyor mu?
Her ikisiyle de alakalı olabilir zaman zaman. Her daim seyahat etmeyi sevmişimdir. Farklı kültürler, tarihi yapılar, o topraklarda yüzyıllar öncesinde yaşamış medeniyetler bende büyük merak uyandırır. Bu içsel istek kimi zaman biraz önce belirttiğim anlamda olsa da kimi zaman ise gündelik hayat içerisinde hepimizin hissetmiş olduğu gibi – olanaklar dahilinde - nefes almak için bulunduğunuz ortamdan ve insanlardan uzaklaşma isteği olarak da anlaşılabilir. Temelli bir kaçış isteği olarak tanımlanamaz elbet. Sağlıklı bir birey, bulunduğu-yaşadığı yeri, kendi tarihini terk etmek, gençliğinin geçtiği yerlerden uzaklaşmak istemez. Yaşadığımız ülkede kimi zaman maruz bırakıldığımız zorlu şartlar, ekonomik hayatın git gide zorlaşması gibi olumsuz her süreç hepimizin psikolojisini zorlayabilir. Okumak, anlamak, farklı bakış açılarını incelemek, kendimizi doğru ifade etmek ve kendimizi doğru ifade edeceğimiz bu alanların daha da çoğalmasını sağlamak için elimizden geleni yaparak mücadele etmeye devam edeceğiz. Yalnız olmadığımızı ancak birbirimizi daha iyi dinleyerek ve anlamaya çalışarak gösterebiliriz
- Size mikrofon uzatan hemen herkes mutlu bir evliliğin sırrını bir biçimde soruyor. Sanırım bu biraz da toplumsal olarak eksikliğimizin bir yansıması. Ben özel yaşamınızdan çok genel olarak ilişkiyi ayakta tutan küçük ama önemli ayrıntılar hakkında neler diyeceğinizi merak ediyorum.
İkimiz de mesleklerini severek yapan insanlarız. Bir insanın işini severek yapması tüm hayatının gidişatını etkileyebilecek bir öneme sahiptir. Mutluluğu da zamanının büyük çoğunluğunu geçirdiği işindeki duygu durumuyla ilişkidedir. Yanı sıra mutlaka her insanın kendine göre formülleri vardır. Kısaca hayatı, sevgi ve saygıyı diri tutarak paylaşabilmek, kişisel alana saygı duyabilmek, sağlıklı bir ilişkinin temelidir.
- Kızınız da bir oyuncu adayı ve eğitimini yeni tamamladı bildiğim kadarıyla. Onun gittiği yol size yolun başında olduğunuz günleri hatırlatıyor mu? Bazı hataları yapmadan doğrusu öğrenilmez denir. Siz böyle durumlarda "yaşasın ve görsün" diyerek kendinizi tutuyor musunuz yoksa tecrübeleriniz her zaman aktarıyor musunuz?
Herkes kendi hatalarından feyz alarak doğrularını bulur. Kızım Ada, henüz yolun başında genç bir insan. Tabii, danışmak isterse söyleyeceklerimizi paylaşıyoruz. Hayattan keyif alarak mutlu olduğu mesleği yapması en önemlisi bizim için. Birlikte olduğumuz zamanlar, oyun, opera, bale gibi etkinliklere gidiyor, mesleki anlamda görüşlerimizi paylaşıyoruz. Onun bakış açısıyla hayatı ben de kimi zaman yeniden keşfediyorum. Oyunculuk her dönem güncellenen bir sanat. Biz de yeni neslin bakış açısıyla işleri takip edip, mesleğin nereye ilerleyeceğini görmeye çalışıyoruz...
- Şehir Tiyatroları'nda devam eden iki oyununuz var sanırım. On İkinci Gece ve Tartuffe. Oyunlardan biraz söz ederseniz neler söylersiniz?
“12. Gece”yi ise 7 yıldır oynuyoruz. Elmire karakterini oynadığım “Tartuffe”, bu sezonun yeni oyunu. Tartuffe oyunumuzun yönetmeni Yiğit Sertdemir, yine güzel bir ekibi biraraya getirdi. Oynadığımız her oyunda aynı heyecanla bu dünyayı tekrar tekrar kurmaya çalışıyoruz. Oyunculuk öyle bir meslek ki, her sahneye çıktığınızda kendi hür iradenizle oynuyor ve karakterinizi ne kadar var edebileceğiniz gerçeğiyle yüz yüze geliyorsunuz. Her oyun küçük bir sınav gibi…. Bir sezonda iki klasikte yer almak büyük şans…
- Bugüne kadar oyunculuğun her alanında gösterdiğiniz başarılara karşın bildiğim kadarıyla oldukça mütevazı ve minimal yaşayan birisiniz. Bu biraz da yaşama bakışınızdan kaynaklı diye düşünüyorum. Sizden dinlemek isterim. Yaşamda gerçek mutluluğu getiren nedir veya nelerdir?
Öncelikle teşekkür ederim. İnsan tek başına mutlu olamaz. Çevresindeki insanlar da mutlu olursa ancak mutlu hissedebilir. Yaşadığımız şartlar göz önüne getirilirse, bir şeyin şatafatlı olması, görgüsüzlüğün gözler önüne serilmesi kişileri gerçeklikten uzaklaştırır. Kişiler ne kadar sadeleşirse hayatlar da o kadar sadeleşir ve beyin de o doğrultuda gelişir.
Gerçek mutluluk, adaletin doğru işlediği, liyakat sahibi insanların varlığıyla üzerine düşenleri yapan toplum bilincinin farkındalığıyla, refah seviyesi yüksek ortamlarda kendini gösterir. Önemli bir dönemecin eşiğinde olduğumuz şu günlerin ülkemiz açısından güzel geçmesini dilerim. Mutluluğa erdiğimiz günleri görmek istiyorum. Hep beraber gülebildiğimiz…
- Evinizdeki çöpleri geri dönüşüm için ayrıştırdığınızı öğrendim ki bu aslında çok önemli ve her bilinçli yurttaşın bilmesi gereken bir konu. Sizin gibi örnek bir sanatçının çevre duyarlılığı çalışması çok güzel. Mutlaka okuyuculara vereceğiniz bir mesaj vardır.
Yere çöp atmamak gibi basit bir hareketle başlıyor aslında her şey… Çocuklukta öğrenilen her şey bilince nasıl yerleşiyorsa öyle de farkındalığı geliştirerek devam ediyor. Günlük hayatımda tüketim çılgınlığına hizmet etmeden, geri dönüşüme uygun, sadece ihtiyacım olan şeyleri almaya çalışıyorum. Özellikle pandemi döneminde bu sürecin hepimize bu anlayışı kazanmamız için bir sebep yarattığını düşünüyorum. Birçoğumuz evimizdeki fazlalıklarımızdan kurtulmak ve kullanılacak eşyaların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması için hareket etmeye başladık. Sadece pandemi değil yaşadığımız her büyük felaketin temelinde insanoğlunun tedbirsiz ve bilimden uzak tutum ve davranışlarının nelere sebebiyet vereceğini çok yakın bir zamanda gördük. Bu yüksek farkındalığa geçmek için daha ne kadar zaman geçmesi gerekiyor? Evet her birimiz tek ve özeliz ama doğaya saygı duyarak yaşamamız gerçeğini hiçbir zaman unutmamalıyız. Ona saygı duyarak, onu eksiltmeden, zarar vermeden…
26.03.2023 | Cumhuriyet Pazar | Röportaj: Deniz ÜLKÜTEKİN
MÜTEVAZI BİR YILDIZ