Çocuk yaşta, Reşat Nuri Güntekin’in “Çalıkuşu” romanının dizi uyarlamasında Munise karakterini canlandıran Mine Çayıroğlu, Türkiye’de Güzin Gürel ve Nilgün Serimoğlu’dan İngiltere’deyse Guildford School of Acting’te oyunculuk dersleri aldı. Son olarak geçtiğimiz Ocak ayında 100. Bölümüyle final yapan “Kırık Hayatlar” dizisinde rol alan Çayıroğlu ile filmler, müzikaller ve seyahatler üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
En son Kırık Hayatlar dizisinde rol aldınız. Buradaki rolünüzden bahsedebilir misiniz?
Ahu Kocabey, oldukça hırslı bir kadınr. “Zengin bir hayat için her şeyi yaparım, zengin hayatımın elimden alınmasına göz yummam.” mottosudur. Acayip akıllı ve entrikacı. Öyle kötülük yapayım diye uğraşan bir kadın değil ama söz konusu kendi hayatı oldu mu cinayet bile işler, kimse de katilin kim olduğunu bulamaz. Çok kadınsı, seksi, yumuşak, lafını sözünü bilir, manipülatif, istediğini gaza getirir, istediğini sakinleştirir. İşine geliyorsa tam bir problem çözücü olur, işine gelmiyorsa ortalığı karıştırır. Hemşirelik okumuştur ancak işini yapmaz. Kocabey konağının yegane gelinidir. 20’li yaşlarında fakir hayatından kurtulmak için Mahmut’la yanlış bir ilişki yaşamış ondan ‘Deniz’ adında bir kızı olmuştur. Gözü yükseklerde olan Ahu, kızı Deniz’i ablası Aysel’e bırakıp kendi için zengin bir hayatın kapısını çalar. Kocabey konağında yatılı iş bulur. Güzelliğinin doruğundayken de Yalçın gibi yakışıklı ve milyarder iş adamının gözüne girmeyi başarır. Enerjisi, becerisi, çalışkanlığı ve kadınlığıyla da yıllardır hayalini kurduğu hayata Yalçın’la evlenerek kavuşmuştur. Esin adında bir de kızları olur. Paraya ve güce aşık olan Ahu, bu imkanları sağlayan Yalçın’ı çok sever, ona çok değer verir. Kızı Esin’i el üstünde tutarken Deniz’i yok sayar.
Bu karakterin sizinle özdeşleştirdiğiniz ya da kendinize yabancı hissettiğiniz huyları var mı?
Ahu karakterinin benimle özdeşleşen hiçbir tarafı yok. Ben hayatı olduğu gibi kabullenen, hırsları olmayan, yalnızca hedeflerini belirleyip azim gösteren bir yapıdayım. Maneviyat benim için her zaman maddiyatdan önce gelir.
Hem İngiltere’deki Guildford School of Acting’te oyunculuk eğitimi aldınız aynı zamanda da şan dersleri alarak müzik eğitiminize devam ettiniz ve ardından ilk albümünüzü çıkardınız. Oyunculuk ve müzik sizce el ele gitmesi gereken eğitimler mi? Birbirlerine katkısı olduğunu söyleyebilir misiniz?
İngiltere’de eğitim aldığım konservatuvarda zaten müzik ve dans eğitimi zorunluydu. Ancak ben bununla yetinmeyip hem İngiltere’de hem de Türkiye’de çok değerli şan öğretmenlerinden ders aldım. İngiltere’de Peter Roberts’dan, Türkiye’de Güzin Gürel ve Nilgün Serimoğlu’dan dersler aldım. Yaklaşık 15 yıldan beri de Nilgün Hocam’dan ders almaktayım. Özellikle kendisi beni müzik konusunda cesaretlendirdi ve çok büyük destek verdi. Bütün sanat dalları birbiriyle etkileşim halindedir ve sizi besler.
Türkiye’den ve dünyadan müzikaller için ne söyleyebilirsiniz? İçlerinden birer tane seçmeniz istenseydi bunlar hangileri olurdu? Neden?
Geçmişten bu yana kültürümüzde müzik ve dans her zaman iç içe olmuştur. Lüküs Hayat, Hisseli Harikalar Kumpanyası, 7 Kocalı Hürmüz ve daha nice müzikal tiyatro eseri ülkemizde yıllarca sahnelenmiş ve seyircinin büyük beğenisini kazanmış baş yapıtlardır. Son yıllarda da müzikal tiyatronun daha çok ilgi görmeye başladığını düşünüyorum. Broadway ve West End ‘de müzikallerin senelerce rağbet görmesinin nedenini de oyunculuk, müzik ve dansın aynı yoğunlukta verildiği kapsamlı bir eğitime, iyi bir prodüksiyona ve sergilenebileceği her türlü teknolojiye sahip tiyatro sahnelerine bağlıyorum.
Yıllar önce ilk seyrettiğim müzikal West End’de Phantom of the Opera müzikaliydi ve çok etkilenmiştim. O gün İngiltere’de oyunculuğun müzik ve dansla birleştiği konservatuvar eğitimi almaya karar verdim.
Proje seçerken hangi kriterleri göz ününde bulunduruyorsunuz, olmazsa olmazlarınız var mı?
Proje seçerken öncelikle senaryoyu okuyorum ve değerlendiriyorum. İkinci kriterim projenin castı, kimlerle oynayacağım. Sonrasında ise set koşulları ve iş programı. Tabii ki projeyi değerlendirirken kariyerime bir katkı sağlayacak mı, bana ne kazandıracak bunu düşünüyorum.
Kabul edip veya reddedip sonrasında pişman olduğunuz roller oldu mu?
Hayır olmadı.
Mesleki anlamda nelerden ve kimlerden besleniyorsunuz?
Müzik başta olmak üzere tüm sanat dallarından, kitaplardan, doğadan, hayvanlardan ve insanlardan besleniyorum.
İmkânınız olsaydı hangi yönetmenin hangi filminde oynamak isterdiniz?
Lars vo Trier- Dogville, Michael Haneke-Funny Games, Olivier Dahan-La vien rose, Julie Taymor- Frida.
İlerisi için planlarınız neler? Sırada bekleyen gerçekleştirmeyi düşündüğünüz projeler var mı? (Geçtiğimiz ay gerçekleşen fotoğraf sergisi, orada sergilenen fotoğraflarınız ve gelecekteki planlarınızdan da bahsedebilirsiniz)
Oyunculuk ve müzikle ilgili hedeflerim var. Fotoğraf sanatıyla yeni ilgilenmeye başladım; bir hobi olarak. Geçtiğimiz yaz Urla’da Kırık Hayatlar’ın setine başlamıştım. Repo günlerimde hobi olarak fotoğraf çekmeye başladım. Küratör ve ressam arkadaşım Kani Kaya çektiğim fotoğrafları beğendi ve Kurtuluş son durak-Tatavla sergisinde iki fotoğrafımı sergiledi ve devamını getirmem için cesaretlendirdi. Kendimi bu konuda geliştirmek ve eğitimler almak istiyorum. Yoga Eğitmenliğim var. Bununla da ilgili eğitimler vermeyi istiyorum.
Yoğun bir iş temponuz var… Bu koşturma sırasında kendinize zaman ayırabiliyor musunuz? Size özel kaçamaklarınızı öğrenebilir miyiz?
Seyahat etmeyi çok seviyorum. Doğada vakit geçirmeyi ve sessizliği tercih etsem de aslında hareketli bir yapım var. Bu sebeple daha çok kültür gezilerini ve özellikle gittiğim yerlerde yeni keşifler yapmayı seviyorum.
Seyahat alışkanlıklarınız veya tercihleriniz var mı?
Seyahat etmeyi çok severim. Gideceğim yere, birlikte tatil yapacağım kişilere ve ruh halime göre tercihlerim de değişiyor. Kimi zaman doğa içinde kamp, kimi zaman da konforlu bir otel olabiliyor seçimim. Çok yönlü biri olarak o anki isteğime göre nasıl keyif alacaksam öyle bir rota çiziyorum. Seyahat aracı olarak ise genellikle daha konforlu olduğu için uçak tercih etsem de uzun tatil yolculuklarında araba kullanmayı da severim.
Sizi şimdiye kadar en çok etkileyen yer neresiydi?
Şu zamana kadar gezdiğim yerler arasında lezzetli yemekleri, samimi insanlarıyla Akdeniz’in en büyük adası Sicilya ve köklü kültürü, tarihi dokusuyla Barselona en sevdiğim iki destinasyon oldu.
Okuyucularımıza tavsiye edeceğiniz, unutamadığınız bir tatilinizi bizimle paylaşabilir misiniz?
Annem ve ablamla yaptığımız kültürel gezilerin yeri benim için her zaman ayrıdır. Bir yere gitmeden önce mutlaka oraya ait kültürel notları incelerim. Nasıl gidilir, nerede kalınır, ne yenir, nereler gezilir başlıklarını özellikle araştırırım. Oraya ait görsel ya da yazılı ulaşabildiğim kaynaklara gözatarım. Bu yüzden yaptığım her seyahatin yeri başkadır.
Röportaj: flypgs.com Magazine | Mayıs 2022