LONDRA’DA EV HANIMIYIM
Image

LONDRA’DA EV HANIMIYIM


Asu Maralman, “Bal Gibi Olur”, “Recep”, “Bağrı Yanık Dostlara” gibi unutulmaz eserlerin sesi oldu. Sanatçı şu sıralar eşiyle Londra’da yaşıyor. Maralman, “Ev hanımlığı yapıyorum. Artık kendi içimde huzuru buldum” diyor. (Eda SOLMAZ konuştu)

SANATLA İÇ İÇE BİR AİLE

Türk pop müziğinin önemli müzisyenleri hiç şüphesiz 60’ların sonu, 70’li yılların başı gibi seslerini duyurmaya başladı. Bunlardan biri de Asu Maralman’dı. Maralman, sanatla iç içe olan bir ailede büyüdüğünü söylüyor: “Abim ve ablam piyano dersi alırdı. Fakat bu, saatlerce çalışmak demekti. Ben ise sokakta oynamayı severdim. Piyano derslerine hiç adapte olamadım. 5-6 yaşında yine piyanoya oturtuldum. O yaşlarda disipline girmek büyük bir yüktü. Evimiz 2 katlıydı, camı açar kaçardım. Her sabah kalktığımda da bir meslek uydururdum kendime. Ta ki annem şan derslerine beni yönlendirene kadar. Operaya girmemi istiyordu. Annemiz dominant bir karakterdi. Annem öteki çocuklarına çok güzel lafını geçirirdi. Ben üçüncü olduğum için bana çok laf yetiştiremezdi.

HALK BENİ TANISIN İSTEDİM

Bakırköy Halk Evi’nde tiyatro da yaptım orkestralarda solistlik de… Çok hareketli olduğum için pop müzik bana daha cazip geldi. O zaman da İtalyanca şarkıları radyolardan takip ederdim. 1960’lardan bahsediyorum tabii. İtalyan Lisesi’ne gittiğimden o şarkılarda mest oluyordum.”Maralman’ın ilk 45’liğini çıkarması ise onun deyimiyle çok vakit geçtikten sonraya denk geliyor: “Orkestralarda yabancı müzik söylerdim. Fakat isterdim ki halk beni tanısın. Hilton o zaman tekti ve orada orkestrayla solistlik yapardım. 26 yaşıma kadar da plağım olmadı. Hangi kapıya gittimse pek sevimli davranmadılar. Şöhretli insanlara plak yapıyorlardı. 26 yaşındayken Diskotür Müzik’in sahibi ‘gel bir 45’lik yapalım tutarsa tutar, tutmazsa da ne yapalım’ dedi. ‘Bir Görsem Ölmeden’ ile girdik bu işe. Sözleri Ümit Can Oğuzcan’a ait, müziği de Kiev’dendi.”

ŞARKI SÖYLEMEK BAĞIRMAK DEĞİLDİR

Asu Maralman, yeni neslin Anadolu pop şarkılarını cover’laması ve yeniden popüler olmasının nedenlerini şöyle açıklıyor: “Nedenlerinden ilki, o zamanki bestekarların para peşinden koşmayarak duygularını notalara dökmeleri. Duygular eskimiyor, eskiyen hücreler. Bizim âşık olduğumuz zamandan bu zamana bir sürü âşıklar oldu. Dolayısıyla o şarkılar da her türlü insana hitap etti.İkincisi de yorumdur. Biz şarkı söylemedik, yaşadık. Gerçekten vardı o duygular. Bunların hepsini de şarkılara işledik. Bunu yaparken bir ekibimiz yoktu. Her şeyi kendi kendimize yapmaya çalıştık. Böylece sürreal bir kişi olmuyorsun. Tüm acın ve sevincin şarkılara yansıyor. Ondan insanlar seneler sonra bile bizi duyunca ‘Aa’ diyor ve tekrar aynı duyguyu hissediyor. Şarkı söylemek bence bağırmak da değildir. Şarkı söylemek duymak, hissetmek ve karşı tarafın tüylerini diken diken etmektir.”

ASU İSMİNİN HİKAYESİ

Asu Maralman, aslında Silva Bursalıoğlu olan adının değişme hikayesini şöyle anlatıyor: “Plakçımız ismimi beğenmedi. ‘Bu yabancı şarkıcı olarak düşünülür, biz Türkçe bir isim koyalım’ dedi. Yazar Ferit Edgü aile dostumuzdu ve onunla isimler düşündük. Asu çok hoşuma gitti, su gibi bir şeydi. Maral da dişi geyik anlamında. Plakçı, ‘Asu Maral deyince havada kalıyor, ‘man’ eki takalım’ dedi. Kabul ettim ve Asu Maralman oldum. Ama bu isim beni çok yordu. Hiç kimse düzgün bir şekilde söyleyemedi. Neticede ben bu isimle çok uzun yıllar yaşadım, Silva’dan daha çok… Silva denince dönüp bakmam bile, ‘Herhalde başkasını çağırıyorlar’ derim. 26 yıl Silva, geri kalan Asu Maralman ile geçti.”

ZEKİ MÜREN EKRANDA GÖRÜP BEĞENMİŞ

Sanatçı, 70’lerde Zeki Müren’in alt kadrosunda yer almasını ve onunla çalışmanın hissini şöyle anlatıyor: “Zeki Müren beni, ilk kez ekranda görmüş. ‘Bu kızı gidin bulun’ demiş. Onunla tanışmak için Lalezar Gazinosu’na erkenden gittim. Bana, ‘Seni ben istedim, sen gazino camiasına yabancısın burada bir şey olduğu zaman hemen bana gel, söyle. Kimse ile muhatap olma’ dedi. Bir hami gibiydi. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde 4 yıl beraber çalıştık. Gazinoya geldiğimizde kendi kadrosunda olan sanatçıların kıyafeti, makyajı, yani her şeyiyle ilgilenirdi. İşten sonra kaçmak isterdim. ‘Çabuk gir içeri, beni dinle’ derdi. Ben de klasik Türk musikisinden bunalırdım. Bünyeme ters gelirdi. Ama her gece eve gitmeden onu, sahnesi bitene kadar seyrederdim. Sonrasında klasik Türk musikisi hastası oldum. Zeki Müren’den dinleyerek sevdim. Benim en çok ‘Bana Güzel Bir Şey Söyle’ şarkımı severdi.”

ANNEM BENİ HİÇ TAKDİR ETMEDİ

Asu Maralman, “Bal Gibi” olur şarkısının kariyerinin miladi takvimi olduğunu söylüyor: “1977 sonrası ‘Bal Gibi’ olur adım, soyadım ‘Bağrı Yanık Dostlara’ olur. ‘Bağrı Yanık Dostlara’ şarkısını, Oya Küçümen’in babası Zihni Küçümen yazdı. O şarkının olduğu albüm de tek uzun çalarım. Tüm masrafını ben vermişimdir. Ama bunu ispat edemiyorum, şirketim yoktu. ‘Öncü Plak bassın albümü’ dedim. Bugün piyasada binlerce liraya satılan bu plaktan ben hâlâ bir kuruş bile alamıyorum.” Sanatçı, tüm bu başarılara rağmen annesinin kendisini izlerken hep bir sorun bulduğunu söylüyor: “Annem beni ekranda izlediğinde telefon açar, ‘En kötü şarkı senin. Selman Andak herkese iyi parça veriyor, sana iyi vermiyor’ derdi. Ben seçtiğimi söyleyince de ‘Aa zevksiz’ derdi. Annem hiçbir zaman beni takdir etmedi. Onun ideali benim pop müzikle ilgilenmemem, tamamen opera sanatçısı olmamdı. Hiçbir zaman yaptığımla alkışlamadı ve seyretmedi bile. Hedefi bu değildi. Hedef şaştı.”

LONDRA'DA EV HANIMLIĞI YAPIYORUM

Asu Maralman şimdilerde Londra’da eşiyle beraber yaşıyor. Eşiyle evlenme hikayesini de şöyle anlatıyor: “2008’de abimin çocukluk arkadaşından evlilik teklifi aldım. Çocukken çok severdim onu, ben 10 yaşındayken o 18’di. Önce çok ters geldi bu teklif bana. Abim ‘Bunun sonu yok, çoluk çocuk yok. Ne diye düşünüyorsun’ dedi. Bir yıl sonra İngiltere’ye geldim ve burada evlendim. Londra’dayım şimdi de. Arada Türkiye’ye gidip geliyorum. Burada ev hanımlığı yapıyorum. İnternetten yemekler bakıp pişiriyorum. Eşim emekli oldu ve kendi hobileri var. Koronadan dolayı da bir yıldan fazladır gelemiyorum Türkiye’ye.” Maralman, “Evde şarkılar mırıldanıyor musunuz?” sorusuna şu yanıtı veriyor: “Bazen, ama kendi içimde huzuru yakaladım. Şarkı yapmak istiyorum, yeni yazdığım bir şeyler var. Şarkının adı da ‘Yaşamak Aşkın Ta Kendisi’. Yeni nesilden de Sıla’yı beğeniyorum. Şebnem Ferah da yüreğime dokunuyor.”

Röportaj: Eda SOLMAZ / Hürriyet Kelebek