KADIKÖYLÜ OLMAK AYRICALIKTIR
Image

KADIKÖYLÜ OLMAK AYRICALIKTIR


Ortak kültürel hafızamızda yer etmiş geçmiş dönem yapımların sevilen ismi Ruhsar Gültekin, Eylül ayında vizyona girecek sinema filmlerinin heyecanını yaşıyor. Önümüzdeki dönem çalışmalarını konuşurken geçmiş anıları da tazelediğimiz söyleşimizde Gültekin, Kadıköy Haldun Taner Sahnesi’nde geçen konservatuvar yıllarını “Kuş ve balıkçı sesleri içinde eğitim aldık” sözleriyle anlattı.

Merhabalar Ruhsar Hanım, öncelikle bu günlerde neler yapıyorsunuz? Günleriniz nasıl geçiyor?

Spor, su doku, kelime bulmaca, yüzme yani hobilerim olmadan ben var olamam. Tanıtım ve reklam dublajları yapıyorum.       

  • Yeni sinema filminiz, eylül sezonuyla birlikte vizyonda olacak… Sizden dinleyebilir miyiz filmin hikayesini?

“Yalancı Şahit” filminin şahane oyuncu kadrosu, kamera arkası, yapımcı ve yönetmeniyle keyif dolu geçen süreci sonrası hemen ardından ikinci filmim “Burçlar”ı çektim. 12 Burç kadını da yakın arkadaşlarım olduğu için çok keyifli bir çekim oldu. Yapımcımız Ebru Erten, yönetmenimiz Devrim Yalçın, kameramanlar, kamera arkası, diğer şahane oyuncu arkadaşlar ve biz şahane burç kadınları başarılı bir iş çıkardığımıza inanıyorum. Filmin adından da anlaşılacağı üzere burçların karakter üzerindeki etkisi konu ediliyor. Aşk hikayesi diyelim fazla anlatmayayım ki sinemalarda keyifle izlensin.

  • Tam bu noktada sinema sektörünün bugün geldiği noktayı sormak istiyorum. Pandemi süreci artık sinemayı evlerimize getiren platformları güçlendirdi biliyorsunuz. Sizin yorumunuz nedir bu konuda?

Filmleri sinemada izlemeliyiz, yerleri orası. Sinema ayrı bir zevk. Dev ekran ve ses düzeni filmin kalitesini etkilediği gibi seyirciyi de içine alır. Ayrıca sinemaya gitmek bir eğlencedir... Sinemalarımızı yaşatmalıyız. Filmler sinemada izlenmeli, nokta.

  • Okuyucularımızın çok iyi hatırlayacağı; “Kuruntu Ailesi”, “Yasemince”, “Aslı ile Kerem” gibi geçmiş dizilerde önemli rollerde gördük sizi… O yılların samimi yapımlarına bu günden hangi duygularla bakarsınız?

Kuruntu Ailesi, televizyon sektöründe ilklerden. Set konforunu, teknolojiyi mukayese edemeyiz elbette. Kuruntu Ailesi ilk sitcom, tek fark plato çekimi değil gerçek mekanlarda çekim yapılması. Adile Naşit annemle bizim evimiz ve diğer mekanlarda yaşayan mekanlardı. Kerem ile Aslı, Sen Harikasın, Perfinya, Bu Sayılmaz plato işleriydi. Yasemince de yaşayan mekanlarda çekildi. Adile Naşit, Gazanfer Özcan, Gönül Ülkü gibi ustalarla oynamak muazzam bir tecrübe oldu benim için. Konservatuvarda okurken başlamıştım Kurutu Ailesi dizisine, böylece işin mutfağını da tatmış oldum. Uzun yıllar devam etti dizi.. Benim için ikinci konservatuvar yani ben iki okul bitirmiş gibi oldum.. Yasemince; canım dostum Yasemin ve İlyas’la oynamak üstelik okul arkadaşlarım olduğu için çok çok keyifliydi. Yasemin de İlyas da karşılarındaki oyuncuyu coştururlar. Ayrıca ekipteki diğer oyuncular da arkadaşlarımız olduğu için başarılı keyif dolu bölümler çektik. Kerem İle Aslı’da Ozan Güven’in annesini oynadım. Aslında annesi olacak yaşta değildim. Rolü o kadar sevdim ki tam bir Leopar Perihan oldum ve auditionda rolü ben aldım. Diğer arkadaşlarım da başarılı isimlerdi. O ekip de şahaneydi, o diziden pırıl pırıl yetenekli gençler çıktı. Enerjisi yüksek bir işti. Sen Harikasın’da ise; Demet Akbağ, Güven Kıraç, Ragıp Şavaş ve ben eski okul arkadaşlarıyız. Set arkası, yönetmenimiz, yapımcılar çok iyi bir ekip olduk. Gerçekten çok severek başarılı bir iş çıkardık. Her set senelere bağlı olarak teknoloji açısından gelişme kaydediyor. Yetenekli oyuncularla, iyi yönetmenlerle, iyi kameramanlarla ve en önemlisi iyi bir senaryoyla dizi ya da filmler başarıya koşar. Dizi, film ve tiyatro ekip işidir. Geçmiş dizilere bakınca başarılı işlerde olmuşum çok iyi oyuncularla ve iyi senaryolarla çalışmışım diyorum. Doğru ekiplerle olmanın keyfini yaşıyorum. Hala o diziler unutulamıyor. İşte en büyük alkış bu.

  • Sinema filminin dışında yeni projeler olacak mı?  

Görüşmeler oluyor tabii. Menajerim, dostum Tümay Özokur ile sürekli temas halindeyiz. Umarım kısa sürede güzel bir projeyle ekranlarda olurum.

  • Son olarak Kadıköy’ü sormak istiyorum. İllaki her İstanbullu’nun yolunun düştüğü Kadıköy’de sizin nasıl anılarınız var?

Anadolu yakasında oturuyorum zaten. Suadiyeliyim yani Bağdat Caddesi’nde geçti gençliğim. Konservatuvarımız da Kadıköy’deydi, Haldun Taner Sahnesi... Kuş sesleri, balıkçı sesleri içinde  eğitim  yaptık. Artık Ömerli’de yaşıyorum. Yine kopmadım tabii Anadolu Yakası’ndan. Kadıköy denince; Moda, Fenerbahçe, Kalamış, Suadiye, Erenköy akla gelir. Bu semtler İstanbul’un eski kıymetli semtleridir. Bağdat Caddesi’nin havası da bir başkadır.. Kadıköylü olmak ayrıcalıktır. Denizi  görerek yaşamak ayrı bir huzur… Sahilde yürüyüş yapmak, spor etkinliklerine katılmak, bisiklete binmek, şehir içindeyken bile şehir dışında olmak gibi; özgürsünüz. Çekmeköy’e bağlı Ömerli’de oturmamın sebebi de alıştığım yeşilin daha fazlasını istememdendi. Çünkü Kadıköylüler özellikle benim kuşak yeşili fazlasıyla yaşadı. Artık o da kalmamaya başladı maalesef. Bağdat Caddesi ayrıca uzunluğuyla da birinci sırada bir caddedir Avrupa’da. Kadıköy’ün içi ise başka bir dünya. Barlar, tiyatrolar, restoranlar, cafeler, alışveriş yerleri… İyi ki Kadıköylü’yüm.

 

Röportaj: Pınar BALTACI | Kadıköy Life

Fotoğraflar: Ece OĞULTÜRK