Işıl Yücesoy, 65 yaş üstündeki vatandaşlara sokağa çıkma yasağı ilan edildiği günden beri, evinde tek başına. Çiçekleriyle konuşuyor, eski albümlerini karıştırıyor. Müzik, gününe renk katan en önemli unsur. Yücesoy’la evdeki günlerini konuştuk.
Türk müziğinin ve sinemasının önemli isimlerinden biri Işıl Yücesoy. Hiç göstermemesine rağmen 74 yaşında. Aktif, hayatın içinde, çalışmayı, üretmeyi seven bir sanatçı. Koronavirüs nedeniyle, sokağa çıkma yasağını ilk günden itibaren yaşayan biri. Bu kadar hareketli bir yaşamın ardından bir apartman dairesinde geçirdiği günler, onun için zor olmuş. Kısmi olarak sokağa çıkabildiği gün, inanılmaz bir mutluluk hissettiğini söyleyen Yücesoy ile evdeki yaşamını konuştuk.
- Sürecin normale döndüğü bir aşamaya geçtik... Uzun zamandır evdesiniz siz de... Evde kalmamız gerektiği söylenmesinin ardından ilk neler hissettiniz?
- Bizi korumak için yapıldığını biliyorum çünkü ilk devrede bizim yaş gurubunu hele ki kronik hastalık geçmişi olan insanları etkilediğini her yerde okuduk, dinledik. Ama büyük bir tedbir olduğunu düşünmüyorum. Benim gibi yalnız yaşayan insanlar için değil ama genç ve yaşlı bir arada yaşayan aileler için büyük problem. Genç çalışıyor, toplu taşıma kullanıyor ve pandemiyi eve taşıyor. Yani kesin bir tedbir olduğunu sanmıyorum.
- Bu zamana kadar evle ilişkiniz nasıldı, bu süreçten sonra nasıl oldu?
- Evimi, evimde yaşamayı her zaman çok sevdim. Belki hayatım boyunca çalıştığım ve çoğu zaman şehir dışında olduğum içindir. Şimdi bu açıdan bakınca mutluyum.
- Eve dair işlerle daha çok ilgilenir oldunuz mu?
- Elbette. Herhangi bir yardım almıyorum. Cam silme dışında her işimi kendim yapıyorum.
- En çok hangi konuda zorlandınız?
- Zaman zaman evde kalma mecburiyeti yordu beni. Adeta bir ev hapsindeyiz. Dostlarla göz göze görüşememek, konuşamamak, tüm bu insani teması yaşayamamak çok zor. İnsan bazen kendi sesine bile yabancılaşıyor. Sizin anlayacağınız, Ay'a ilk kez ayak basmış astronot gibi yaşıyorum. Her şeyi ağırlaştırarak... Bir iki saat yazıp çiziyorsam, bir iki saat evle meşgul oluyorum. Eğer günün saatlerini bölüp kendini meşgul edemezsen, vay haline! Dilerim ruh sağlığımız düzgün olarak kapandığımız evlerimizden sağlıksız olarak çıkmayız.
- En çok ne hoşunuza gitti?
- İstanbul'un sessizliği çok hoşuma gitti ve doğanın sesini daha iyi duyabilmek...
- Alışveriş ve diğer ihtiyaçlarınızı nasıl çözdünüz?
- İnternet sağ olsun. Apartman görevlisi zaten günde iki kez uğruyor, bir şekilde çözüyorum.
- Komşularınız, akrabalarınız yardımcı olabildi mi?
- Komşuluk ilişkim hiç yok. Eksik olmasınlar genç dostlarım da hep arayıp sordular bir ihtiyacım var mı diye... İşte böyle ufak detaylar mutlu etti beni. İnsan o zaman daha az yalnız hissediyor kendini...
ÇİÇEKLERİMLE KONUŞUYORUM, SOSYAL MEDYAYLA MEŞGUL OLUYORUM
- Bu süreç bittiğinde ilk olarak ne yapmak istiyorsunuz?
- Arabama binip müziğimi açıp kilometrelerce, özgürce gitmek isterim.
- İlk kime sarılacaksınız?
- Kızım yok ki yanımda sarılabileyim... Hayata herhalde...
- En çok kimi özlüyorsunuz?
- Kızımı ve damadımı. Allahtan görüntülü konuşma imkanı var, konuşamazsa kafayı yer insan.
- Bir şeylerin kıymetini daha iyi anlama şansı elde ettiniz mi?
- Artık 74 yaşında anlayacağımızı anladık sanıyorum.
- Türkiye'nin bu süreci nasıl atlatacağını umuyorsunuz?
- Zor atlatacak. Bu bitecek elbet. Ama sanıyorum M.Ö., M.S olduğu gibi korona öncesi ve sonrası olacak. Yaşam tarzımız değişecek. Yeni nesil diyorlar ya hani, işte öyle bir şey yaşanacak. Daha yalnız, daha atak ve belki de daha kavgalı patırtılı... Çünkü yaşam şartları çok ağırlaşacak. Bilmem, birlikte yaşayarak göreceğiz. Dilerim iyi olsun...
- Dünya bize nasıl bir mesaj veriyor sizce?
- Benimle çok uğraşma diyor. Gölüme, ormanıma, gökyüzüme, dağıma, tepeme dokunma diyor. İntikamım bundan da ağır olabilir diyor.
- Hepimiz insanız ve zaman zaman bu durumla baş etmekte güçlük çektiğimiz oluyordur elbette. Böyle anlarda kendinizi nasıl motive ediyorsunuz?
- Şarkı söylüyorum. Sosyal medyayla meşgul oluyorum, çiçeklerimle konuşuyorum. Bu ara her sıkıntımı dinler oldular.
NE HAYAL KURMANIN NE DE KÖTÜMSER OLMANIN ZAMANI ŞİMDİ
- Kızınız yurt dışında... O neler yaşıyor?
- Biz ne yaşıyorsak onu. Çünkü Amerika'da. Kendimden çok onları düşünüyorum zaten. Biz yaşadığımız kadar yaşadık. Tek korkum, tek endişem, Allah korusun bana ya da onlara bir şey olursa ulaşamamak, gidememek. Doğrusu bu düşünce epey yoruyor beni...
- Müzik böyle zamanlarda insana yardımcı oluyor mu?
- Müzik benim hayatım. Sabah uyanır uyanmaz müziğim açılır bu evde. Kendimi bildim bileli bu iş böyledir. Ama teknoloji imdada yetişiyor. YouTube'ta açılan bir sürü gösteri, Netflix'de seçebileceğim bir sürü film, ihmal edip dinlemediğim bir sürü plak tam da bu zamanda keyif veriyor ve yararlı saatler geçirtiyor. Bir de bu sayede bir sürü sanatçı ve gösteri keşfediyorsun.
- Psikolojik olarak zorlandığınız oldu mu? Öyle zamanları nasıl atlatıyorsunuz? - Olmaz mı?
Aktif bir kadınım ben. Onunla baş etmek biraz zor ama "Yapamam" denilen her şey şartlar gerektiği zaman yapılır. Ben de yapıyorum.
- Eski fotoğraf albümleri, plaklar ortaya çıktı mı? Anılar hatırlandı mı?
- Onlar zaten hep hayatımızda. O yüzden anılara sığınmak diye bir şey olamaz. Geriye değil ileriye bakmak lazım. Bu günler de biter. Sonrasını düşünmek az buçuk planlamak gerek... Hepimiz için, ülkem için iyi şeyler dilememiz gerek...
- Yeni hobiler, oyalanacak şeyler keşfettiniz mi?
- Yemek yapmayı çok severdim. Pastalar çörekler... Sağlıklı beslenmek gerek halbuki. Neyse o konuda dikkatliyim. Eskisinden daha çok okuyorum. Ne bileyim işte bir bakıyorum akşam olmuş...
- Kişisel olarak kendi iç sesinizi dinleme şansı buldunuz mu?
- Bence bu zaman o zaman değil. Eğer bu illetten sağ salim çıkarsam olayları yaşarken muhasebesini yapmak daha doğru gibi. Ne hayal kurmanın zamanı bana göre, ne kötümser olmanın. Hele şu devre bir geçsin... Serin olup, serin bakıp hayatı yaşamak lazım.
Röportaj: Sonat Bahar