24-09-2025
Genç oyuncu Fahrettin Avcı, Yeni Çağrı gazetesinden Kıvanç Terzioğlu’nun sorularını
yanıtladı.
- Oyunculuğa ilk adım attığınızda sizi en çok etkileyen şey neydi?
Oyunculuğa ilk adım attığımda, sette geçirdiğim o ilk anlar beni derinden etkilemişti. Daha
önce yaşamış olduğum duyguların hepsini bir arada, yoğun bir şekilde hissettim. Bu deneyim
içimde vazgeçilmez bir bağ oluşturdu ve o günden beri bu sektörde yer almaktan hiç
pişmanlık duymadım. Oyunculuk benim için sadece bir meslek değil, aynı zamanda
duygularımın ve hayallerimin sahnesi oldu.
- Bugüne kadar yer aldığınız projeler arasında sizi en çok zorlayan rol hangisiydi?
Bugüne kadar yer aldığım projeler arasında beni gerçekten zorlayan bir rolle karşılaşmadım.
Ancak zorlukları seven bir yapım olduğu için kendimi sınayabileceğim, sınırlarımı zorlayacak
bir karakterle buluşmayı sabırsızlıkla bekliyorum.
- Oyunculuk kariyerinizde bir dönüm noktası olarak gördüğünüz proje hangisi?
Kesinlikle ‘Aşk ve Umut’ dizisinde hayat verdiğim Alper karakteri, oyunculuk kariyerimde
bir dönüm noktası oldu.
- Siccin 8 gibi kült bir korku serisinin parçası olmak nasıl bir deneyimdi?
“Siccin 8” gibi kült bir korku serisinin parçası olmak benim için hem büyük bir onur hem de
unutulmaz bir deneyimdi. Başta Alper Mestçi ve Melodi Tözüm olmak üzere, ekibimizin
profesyonelliği ve oyuncu arkadaşlarımın özverili çalışmaları sayesinde sette her anı dolu
dolu yaşadım. Bu proje de yer almak, oyunculuk yolculuğumda özel bir yere sahip olacak.
-Filmdeki karakterinizden biraz bahseder misiniz?
Filmdeki karakterimin adı Mert. Oldukça düzgün ve kendi halinde çalışan bir kişi Mert, aynı
zamanda sevdiği kadına elinden geldiğince destek olmaya ve onu anlamaya çalışan biri.
Karakterimle ilgili spoiler vermek istemem ama olayların akışında maalesef bizde cin
olmaktan kaçamıyoruz. (gülüyor)
- Filmdeki atmosfer oldukça yoğun ve karanlık. Bu ruh halinden sıyrılmak sizin için zor
oldu mu?
Filmdeki atmosfer gerçekten çok yoğun ve karanlıktı. Oyuncular olarak, karakteri seyirciye en
etkili biçimde aktarabilmek için o ruh haline derinlemesine bürünmeye çalışıyoruz. Ancak
sette geçirdiğimiz zaman bittiğinde ben o duyguyu geride bırakmakta zorlanmıyorum. Asıl
zor olan, o karanlık ruh haline girmek…
- Korku türünde oyunculuk yaparken izleyiciyi gerçekten korkutmak için nelere dikkat
ediyorsunuz?
Yaptığımız işin tamamen izleyiciye geçmesi ve gerçekçi görünebilmesi için çok fazla
odaklanıyorum. Bunun için sahnelerde gerçekçilikten taviz vermeden büyük bir dikkatle
çalışıyorum. Daha önce de belirttiğim gibi, o ruh haline tam anlamıyla girebilmek ve karakteri
içselleştirmek bu tür projelerde hayati önem taşıyor. Seyirciye o korkuyu geçirebilmek için
önce biz o duygunun içinde olmalıyız. Yoksa sadece sahne değil, etki de boş kalır.
- Mavi Kuş filmi, Mustafa Kutlu’nun dokunaklı hikâyesinden uyarlanmış bir yapım. Bu
anlatının bir parçası olmak size nasıl hissettirdi?
Ahmet Sönmez’in yönetmenliğinde, çok güçlü bir oyuncu kadrosuyla ve yetkin bir ekiple
çalıştık. Böylesine dokunaklı ve anlamlı bir hikâyede yer almak benim için gerçekten büyük
bir mutluluktu.
- Filmdeki karakterinizin yolculuğu, sizin kişisel yolculuğunuzla örtüşen yönler taşıyor
muydu?
Açıkçası karakterin yolculuğu, benim kişisel deneyimimden oldukça farklı. Ancak tam da bu
fark, beni heyecanlandırdı; çünkü empati kurarak, o karakterin dünyasına girmek beni
oyunculuk anlamında çok besledi. Bu role hayat vermek beni gerçekten çok mutlu etti.
- Sosyal medya günümüzde oyuncuların izleyiciyle birebir temas kurabildiği bir alan
hâline geldi. Bu dijital etkileşim sizin için nasıl bir anlam taşıyor?
Sosyal medya artık hayatımızın büyük bir parçası. Sadece bir paylaşım alanı değil, izleyiciyle
birebir temas kurduğumuz, duygularımızı, projelerimizi ve fikirlerimizi doğrudan ilettiğimiz
bir mecra. Projelerimizin daha geniş kitlelere ulaşması adına büyük bir fırsat. Bu dijital
etkileşimi ben de bir oyuncu olarak olabildiğince aktif olarak kullanmaya çalışıyorum.
- Genç bir oyuncu olarak Türkiye’de sinema ve dizi sektörünün geleceğini nasıl
görüyorsunuz?
Bu konuda hem umut doluyum hem de eleştirel bir bakış açım var. Kendi hikâyelerimizi
üretme konusunda çok yetenekli yazar ve senaristlerimiz var. Ancak bu fikirlerin ya da
projelerin yeterince desteklenmediğini belki de anlatılmaya cesaret edilemediğini
düşünüyorum. Yine de geleceğe dair umudumu koruyorum; çünkü anlatacak çok hikâyemiz
var ve bunları görünür kılmak için her birimizin çabası çok kıymetli.