ENERJİSİ YÜKSEK, NET VE EĞLENCELİ
Image

ENERJİSİ YÜKSEK, NET VE EĞLENCELİ


Konuşurken cümlenin etrafında dolananlardan değil. Düşündüğünü direkt söylüyor. Eğlenceli yanı da biraz genetik miras olsa gerek. Tıpkı babası Mahmut Tuncer gibi, bulunduğu yerde sık sık kahkahaları yükseltiyor. Üçüncü single’ı ‘Yine Yine’yi sevenleriyle buluşturdu. Yeni şarkısını ve daha pek çok şeyi konuştuk.

‘Yine Yine’ yeni şarkınız hayırlı olsun. Şarkının hikayesiyle başlayalım. Neyi yakaladı sizi?

Birlikte çalıştığım aranjörümle özellikle üzerine gittiğimiz bir şarkıydı. Aslında sıfırdan yarattık. Beni o sıfırdan yaratma hali çok cezbetti. İlk defa bir şarkının ham halinden en ilerlemiş haline kadar bulundum. Benim de biraz dokunuşum oldu. Sözleri Yase Başkan’a ait. Benim çok içime sindi, çok mutluyum. Geri dönüşlerden de memnunum.

Bu üçüncü single’ınız. Müzik kariyerinizde yakalamak istediğiniz çıtaya yükseldiğinizi düşünüyor musunuz?

Yarın ölüp ölmeyeceğimiz bile belli değilken böyle iddialara girmiyorum ama gidişatımdan mutluyum. Özellikle ‘Tabu’dan bu yana kat ettiğim mesafeden memnunum. Kısa sürede bu ivmeyi beklemiyordum ama daha ilerisini de isterim o ayrı.

Yakın zamanda Türkiye’nin en iyi vokalleri arasında Melek Mosso, Zeynep Bastik gibi isimlerin sayılmasına Deniz Seki isyan etti. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Müzik zevki çok farklı bir konu. O yüzden sivri cümleler kurmak istemiyorum. Ben de İrem Derici’yi çok beğeniyorum mesela. Sıralama yapmak istemem. Sezen Aksu’yu da burada adı geçen herkesi de beğeniyorum. Genelde şarkıyı sevdiysem, o şarkıyı kim söylüyorsa o kişiyi de severek dinliyorum.  

Tuncer soyadını neden kullanmıyorsunuz?

Sadece sahnede kullanmıyorum. Bir gün Ömür Sabuncuoğlu’yla yemeğe gittik. Onun aklına gelen bir fikirdi. “Zaten Mahmut Tuncer diye bir adam var. Sen sadece Gizem ol” dedi. Bana da mantıklı geldi o an, öyle kaldı.

Mahmut Tuncer’in kızı olmanızın kariyerinize avantajları mı dezavantajları mı daha çok olmuştur?

Avantajlı olduğu yerler de dezavantajlı olduğu yerler de var. Birçok insana bu sebeple daha kolay ulaşırken aynı nedenle daha zor ulaşmam diye bir şey de söz konusu. Genel olarak büyük bir önyargı yaşamadım aslında. Yapı olarak ne kadar agresif ve asi bir yanım olsa da her zaman yerimi bildiğim için beni tanıyanlar önyargıyla yaklaşmadı hiçbir zaman. Belki halkta böyle bir önyargı olabilir. Mahmut Tuncer’in kızının daha mutasıp olmasını bekleyenler vardır ama ben öyle değilim.

Nasıl bir baba kız ilişkiniz var?

Muhteşem bir ilişkimiz var. Onunla gurur duyuyorum umarım o da benimle gurur duyuyordur. Hiçbir şeyime karışmaz, ben de onun hiçbir şeyine karışmam. Hoş, ben de karışmasını gerektirecek absürt şeyler yapmıyorum zaten.

Bildiğim kadarıyla ciddi bir oyunculuk eğitiminiz de var…

Evet; konservatuar mezunuyum zaten. Benim için müzik de oyunculuk da çok değerli. Birini daha ön planda tutuyor değilim aslında. Oyunculuğa da devam edeceğim her zaman.

Yeni şarkınızda “Bilinemez, gidilemez, kanıma karışan ol” diyorsunuz. Aşık olunca şarkıdaki gibi mi oluyorsunuz? Tutkulu ve yüksek mi yaşıyorsunuz yoksa daha kontrollü müsünüz?

Hayatımda hiçbir şeyi kontrollü yaşamayı beceremiyorum, aşk dahil! Aşık olduğumda sapıtıyorum, (Gülüyor) ama çok çabuk aşık oluyorum, çok çabuk unutuyorum. Şıpsevdiyim biraz. İlk aşık olduğum zaman hiçbir şeyi gözüm görmüyor. Asla stratejik şeyler yapamıyorum. Dümdüz danaya girer gibi giriyorum. (Gülüyor) Tutkulu yaşarım genelde. Kavga gürültü anlamında değil ama reaksiyonlarım yüksektir.  

Ne olunca birden uzaklaşıyorsunuz peki?  

Sadakatsizliği affedemem. O zaman hemen kopuyorum; onun dışında davul da dengi dengine. Kendime göre birini bulsam kopmazdım herhalde bugüne kadar, koptuysam demek ki zaten doğru insan karşıma çıkmamış diye düşünüyorum.  

Kadınlara yönelik güzellik baskısıyla ilgili ne söylersiniz? Siz de daha önce çok kilo alıp verdiniz. ‘Mahalle baskısı’ mıydı hissettiğiniz?

Mahalle baskısını ister istemez hissediyorsun ama zamanla unu önemsememeyi öğreniyorsun. Lisede kilolu bir çocuktum, insanlar bana bunu hep hatırlatacak türlü şeyler yapardı. Sırf kilolu olduğun için hayatın bir sürü alanında çok inciniyorsun. Bir kere daha gittiğin mağazada inciniyorsun çünkü neredeyse hiçbir mağaza 42 beden üzerine çalışmıyor bile.  

Son zamanlarda kadın sanatçıların sahne kostümlerinin çok gündem olması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Hayretle takip ediyorum. Ben bebek kanalı değilim. Sahneye çıkan kadınlar olarak, çocuklara örnek olmak durumunda değiliz. Gülşen de bir başkası da ne isterse onu giyer. Kime ne! Sahne şov yeri. Kimse, kimseye müdahale etmemeli bu konuda. Ben kendi özgürlüğüme hiçbir şekilde ket vurulmasına izin vermem şahsen.

Instagram’dan evlenme teklifi alıyor musunuz?

Çok alıyorum ama yeri gelmişken söyleyeyim hiç evlenmeyi düşünmüyorum. Bekarlıktan çok mutluyum. Kendimi anne olarak hayal edemiyorum. Bana çocuk bırakılıp gidilmez yani. Henüz kafam onu almıyor. Severim ama bakamam.

Hiç sevmediğiniz bir özelliğiniz?

Çok duygusalım ama bazen de hiç değilim. Bugün çok sevdiğim bir şeyden yarın nefret edebiliyorum. İkizler burcu da değilim ama dengesizim biraz sanırım.  

Bir erkekte ilk neye bakarsınız?

Gözlerine bakarım. Bir de esmer olsun mümkünse.

Ahlak tanımınız ne?

Suç olan şey ahlaksızlıktır benim için. Onun dışında ahlak aramam. Herkes kendinde arasın ahlakı.

Aşkı nasıl tanımlıyorsunuz?

Bir delilik hali, gözüne perde inme hali. Doğru yerde inerse kalktığında şok olmuyorsun ama ne hikmetse çoğunlukla yanlış yerde iniyor o perde.  

Nasıl mesela?

Çok konu var ama mesela bence bir insanın ailesine bakmak lazım önce. Kim büyütmüş o insanı? Nasıl bir ortamda büyümüş? Ben hep düşünürüm; bunun ailesiyle benim ailem birlikte keyifli bir yemek yiyebilir mi? Birlikte yürüyüşe çıkabilir mi? İlişkide bir yere kadar ama söz konusu evlilikse bence bunlar çok önemli olur çünkü ailelerin anlaşamadığı bir evliliğin yürüyeceğine inanmıyorum.

Bazıları bunu hiç önemsemez…

Valla bence önemli. “Doğduğun ev kaderindir” diye bangır bangır yazdı adamlar. Var herhalde bir bildikleri. Sosyal ve kültürel seviye olarak birbirine denk değilsen çok zor bence.

Röportaj: Oya ÇINAR | Posta

Fotoğraf: Ozan GÜZELCE