- Sizi Ferhunde Hanımlar dizisinin liseli, asi kızıydınız. Yonca’nın maceralarını merakla beklerdik. Şimdi liseli gençlerin annesisiniz. Sizin döneminizdeki gençlerle şimdikiler arasında nasıl farklar gözlemliyorsunuz?
Benim lise ve üniversite yıllarım 90'lı yıllardı. 90'lar çok romantik ve saf bir dönemdi bana göre. Şarkılardan, filmlerden, video kliplerden bile anlayabiliriz. Enteresan bir biçimde 2000'e girmemizle beraber sanki başka bir döneme girdik. Daha hızlı, daha yırtıcı, daha ben odaklı... Bahsettiğim yıllarda biz daha çocuksuyduk, daha narin, utangaçtık. Biz odaklı bir gençlik vardı, daha sabırlı ve daha romantik. Araba markasıymış, telefon markasıymış, kılık kıyafetmiş, makyajmış böyle şeyleri görmezdi gözümüz, algılar başka şeylerdeydi; sanatta, dostlukta, iyi gün kadar kötü günde, gülerek paylaşarak güzel vakit geçirmekte. Yediğini, içtiğini, sahip olduklarını göstermek, söylemek ayıptı, edepsizlikti. Birine ulaşmak kolay değildi, bir saat verilip belirlenen yerde buluşulurdu, beklenirdi, kıymetliydi. Mesaj yerine yüz yüze görüşmeler vardı. Posta kutusunda sadece faturalar değil mektuplar, kartpostallar vardı. Çok şey farklıydı. Ama bütün bu farklılıkların hepsini de yaşamak çok keyifli.
- Kardeşlerim dizisinde canlandırdığınız Nebahat karakteri uzun süre eşinin oyunlarının farkına varamadı. ‘Aptal sarışın’ denilen bir hali mevcuttu. Nebahat’ı siz nasıl tanımlarsınız? Var mı böyle kadınlar gerçek hayatta da sizce?
Aldatılan ve susan kadın sayısı maalesef ki çok fazla. Nebahat hiç aptal sarışın denilecek bir kadın değil. Ona aptal sarışın diyerek Nebahat gibi birçok kadını küçümsemiş oluruz. Sorun inanmakta, güvenmekte, eşinin yanında olmakta değil bence. Sorun erkeğin açgözlülüğünde ve sahtekarlığında. Genellikle kadın ya da erkek de diyebiliriz, bir insan aldatıldığında nerdeyse en son o öğrenir. Güvenen ve seven insan bir şekilde hep hak verir karşısındakine, güvenmeyen didikler. Ama er geç gerçeklerin bir şekilde ortaya çıkma kuralı vardır. O zaman da aldatılan kişi "tabi ya, nasıl göremedim, ne aptalım" der. Ama bu zeka meselesi değil, güven meselesidir.
- Diziyi izlerken ya da çekerken ağladığınız oluyor mu? Keza seyirciler çok ağlıyor... Sizi en çok duygulandıran ve güldüren sahneler hangisi?
Eğer ağlama sahnem varsa ağlıyorum tabii ama Simge olarak değil. İzlerken de Simge olarak birçok sahnede ağladığım oluyor. Özellikle ilk bölümde, nerdeyse kardeşlerin her sahnesinde gözlerim dolu doluydu.
Sette Celil varsa sürekli gülmemek elde değil.
- Sette nasıl bir ortam var? Burada tanışıp çok sevdiğiniz, bundan sonra hayatımda hep olur dediğiniz arkadaşlarınız oldu mu?
Büyüklerimiz dilini ısır derler ya, işte öyle bir setimiz var. Öyle ki kamera arkası, teknik ekip dahil herkesin hayatımda çok güzel yeri oldu ve hep olsunlar.
5- Şöhreti çok küçük yaşlarda kazandınız. Ama arada seyirciden uzak olduğunuz dönemler de oldu. Sizi ekranlarda, dizilerde tekrar gördüğümüzde ‘zaman güzelliğinden hiçbir şey almamış’ dedik. Peki, o arada siz neler yaptınız?
Genellikle bir işim bittiğinde araya biraz zaman koymayı tercih ediyorum. Hem kendimi nadasa çekmek için, hem de o rolün hafızalardan biraz silinmesi için. Bu sürelerde zamanın tadını çıkardım. Gezdim, gördüm, okudum, izledim. Pandemi de yoktu hayatımızda. Bizim işimiz normal meslekler gibi değil. Bir anda inanılmaz bir tempo, düzensiz, belirsiz saatler, kalabalık bir set ortamı ve dizi bittiğinde bir anda durgunluk, sakinlik. Ben artık bu gel-gite çok alışkınım. Ne boşluğa düşerim, ne tempodan yakınırım. Bizim işimiz bu. Boş olduğunda kendine çok iyi bakacaksın, bir sporcu gibi, start verince de koşacaksın.
- Oyunculuk kariyerinizde hedeflerinize ulaştınız mı? Keşke şöyle işler de yapsaydım dediğimiz oldu mu?
Henüz ulaşmadım. Ulaştım diyen bir oyuncu hiçbir zaman bulamazsınız. Oyuncu hayalleri geniş olan bir insandır. Oynamak istediğim daha çok rol var. Televizyon oyunculuğunun yanı sıra bir müzikalde yer almak istiyorum. İyi bir sinema filmi, iyi bir dijital proje saymakla bitmez.. Anlayacağınız menajerim Tümay Özokur’a çok iş düşüyor.
Peki, güzelliğiniz... Bunun için özel yaptığınız bir şey var mı?
Nemlendirici haricinde hiçbir şey yok. Sabah nemlendirici, akşam nemlendirici o kadar. Bir de kaliteli makyaj malzemesi kullanmaya ve iyice temizlemeye dikkat ediyorum.
- Estetikle aranız nasıl? Yaptırıyor musunuz ufak dokunuşlar?
Botoks bile yaptırmıyorum. Çok dramatik sahneler oynuyoruz. Ağlıyorum, kızıyorum, şaşırıyorum. Mimiklerimi kaybettirecek şeyler yaptırmıyorum. Oyunculuğa dair bir işim olmadığı vakit yaptırabilirim, karşı değilim.
- Güzel olmak bir kadın için büyük bir nimettir. Peki siz sarışın ve çok güzel bir kadın olmanın en çok avantajlarını mı yaşadınız, dezavantajlarını mı?
Çok teşekkür ederim güzel gözleriniz için. Güzel kadın olmaktan öte kadın olmak bence bir nimet. Gerçekten kadın olmak. Güzellik değil de kadınlığı unutmamak lazım. Güçlü olacağız, eşitlik, yok efendim "kafa kız" olacağız diye kadınlığı biraz unutmadık mı? Bir kadın bir erkek gibi davranmamalı, erkek gibi konuşmamalı, erkek gibi yaşamamalı. Kadın zarafettir, girdiği ortamda dengeyi oluşturan kişidir, yaratıcılıktır, berekettir. Hani erkeklerden dem vuruyoruz ya, önce kadın olacaksın ki, karşındaki erkek de adam olacak. Bahsettiğim hep beraber, toplum olarak yani. Ve şiddetten bahsetmiyorum, onun hiçbir şekilde çünküsü yok, o apayrı ve hassas bir konu.
Ben kadın olmanın dezavantajını yaşamadım. Aksine hep yer verilen, öncelik tanınan, şemsiye tutulan, ceket verilen, argo konuşuluyorsa pardon denip susulan vs kişi oldum. Güzel bir duygu bu, teşekkür ederim.
- Hayaliniz kurduğunuz, o rolü oynamadan jübilemi yapmam dediğiniz bir karakter var mı:)?
Öyle bir karakter yok. Söylediğim alanlarda işler var.
- Peki, dizideki eşiniz Akif, nasıl bir karakterdir o, adeta çocukların başına getirmediği bela kalmadı ve Nebahat’in:)) Nebahat nasıl katlanıyor nasıl her defasında affediyor onu?
Yazarlarımız ve Celil harika bir Akif çıkardılar. Celil öyle bir oynuyor ki, Akif çok şanslı. Yine düşmüş dört ayak üstüne Celil'e emanet gitmiş. Dolayısıyla da ne yapsa yine de seviliyor. E Nebahat ne yapsın, o da seviyor :) Şaka bir yana, Nebahat'in bütün kötülüğü kendine. Korkuyor. Yalnız bir şekilde yeni bir hayat kurmaya, konfor alanından çıkmaya korkuyor. Biraz da 'elalem ne der'ci. Hani mahallelerde birçok kadın vardır böyle, konu komşu ne der, adım dula çıkar, nerde nasıl çalışırım diye kocasına boyun eğen kadınlar. Nebahat de onun cemiyet ne der versiyonu. Ama içerdeki korku aynı. Bahaneler de. Ailem için, çocuklarım için bahanesi. Halbuki mutsuz bir anne baba yanında yaşayan çocuklardansa, medenice ayrılıp, sağlam durabilen anne babanın çocukları olmak çok daha sağlıklıdır.
- Simge Selçuk’un bu hayattaki motivasyonu nedir? Neler besler onu, hayat felsefesi nedir?
Kızımla geçirdiğim her an, müzik, mizah, güzel sohbetler, öğrenmek ve gülmek, bir de bahar ve yaz mevsimi bana inanılmaz coşku veriyor. Hedefler için ise; sevgiyle iste, inan, çalış ve doğru zamana güven derim kendime. Yaşam içinse; hayatı çok fazla ciddiye alma, yeri geldiğinde kendinle de dalga geç, hayatla da çünkü her şey aslında çok komik. Kendine ve başka hiçbir canlıya zarar vermeden nasıl iyi hissediyorsan öyle yaşa. Zaman çok çabuk geçiyor.
12-Ya kalbiniz, dolu mu? Kalbinizi nasıl biri feth eder?
Her an dolabilir. Çok şey yazabilirim ama öyle biri varsa sakın kaçırma dersin. Bence doğum günü mumları arttıkça beğenebileceğin kişi sayısı azalıyor, kriterler keskinleşiyor. Sevgiliden önce muzır bir oyun arkadaşı olsun. Hayattan tat alan, neşe veren biri. Saygı duymayı, kendini karşısındakinin yerine koymayı bilen ve aynı zamanda bir alfa erkeği. Çok sakin, durağan erkek sevmiyorum, öyle çok duygularda yaşayan, romantik erkekler bana göre değil. Kolay sıkılıyorum. Biraz zor ama içinde eğlenceli bir çocuk, dışında net ne istediğini bilen bir adam olmalı. Yani tutkulu, ruhu olan..
13- Aşk kadını mısınız? Aşıkken nasıl oluyorsunuz?
Kolay aşık olamıyorum ama aşk kadınıyım tabi. Öncelikle neşeli oluyorum, enerjik oluyorum. Zaten hayatına biri girdiyse ve neşe yerine, içine garip sıkıntılar, endişeler, sorular verdiyse, kesinlikle o kişi çok yanlış bir kişidir, yakında da gidicidir. Aşık olduğunu hissettiğinde kendini daha fazla sevmiyorsan, kendinle çatışmadaysan dön arkanı git. Doğru insan ayrılırken değil beraberken çok değerli olduğunu hatırlatır sana verdiği hislerle.
14- Siz de çok genç yaşta üne kavuşmuştunuz. Şimdiki genç oyunculara tavsiyeleriniz var mı? Nasıl yol almalarını önerirsiniz?
Tüketim çağındayız. Çok seçenekli, bol muadilli bir çağdayız. Her şeyden çok var. Özel ve farklı olmak için kendilerini, zamanlarını ve paralarını biriktirsinler. Genç yaşlarda çok bolmuş gibi geliyor ama zaman çok değerli. Zamanın içine ve kendilerine bir şeyler katarak biriktirsinler. Kendi kıymetlerini bilsinler ama kibir çok yakın bir çizgide duruyor. Farketmeden oraya dahil olmasınlar. Sabır, inanç, azim, zeka ve güzel kalpli olmak yemeğin tenceresi zaten.
04.12.2021 - Sabah Günaydın