Atv dizisi ‘Kuruluş Osman’ın ‘Umur Bey’i Şahin Ergüney, “Umur Bey’in mücadeleci yanından çok etkilendim” diyerek ekledi: “Kostümleri çok sevdim. O kostümlerini üzerinize geçirdiğiniz an yürüyüşünüz bile değişiyor. Belinizdeki kılıçlarla sete başka çağın insanı olarak gidiyorsunuz”
Usta oyuncu Şahin Ergüney, geçtiğimiz günlerde sezon finaliyle ekrana gelen atv dizisi Kuruluş Osman'da 'Umur Bey' karakterini canlandırıyor. GÜNAYDIN'a konuşan Ergüney, rolü için tarihi en ince ayrıntısına kadar araştırdığını, kostümden geleneklere kadar her şeye hakim olmak istediğini söyledi.
Rolünüze nasıl hazırlandınız? Eğer tarihi bir karakteri canlandıracaksam, o dönemin siyasi olaylarından sosyal ilişkilerine, kostümünden geleneklerine, at binişinden halkın gündelik konuşma diline kadar her şeye hakim olmalıyım diye düşünürüm. Teklif geldiğinde, canlandırdığımız tarihi ve bu tarihteki kişilikleri yeniden okuyup araştırdım. Senaryoyu okudukça, kafamda güçlü bir Türkmen Beyi şekillendi. Konuşma diline hakim olmak içinde, Yunus Emre'nin şiirlerini bir kez daha okudum. Yoğun at ve kılıç eğitimi aldım. Kostümleri çok sevdim. O kostümlerini üzerinize geçirdiğiniz an tavrınız, yürüyüşünüz bile değişmeye başlıyor. Belinizdeki pusatlar yani kılıçlar, hançerler, zırhlar, başlıklarla sete, artık başka bir çağın insanı olarak gidiyorsunuz. Geriye o güçlü karakterin sözlerini söylemek kalıyor.
'Umur Bey'in hangi özellikleri sizi etkiledi? Mücadeleci, inatçı yanından çok etkilendim. Moğol zulmüne karşı mücadele eden güçlü, savaşçı bir bey... Türk birliğine ve adalet kavramına inanıyor.
Oynarken zorlandığınız bir sahne oldu mu? Aslında fiziki anlamda zorlandığım çok sahne olmadı. Togay'la yaptığım dövüş sahnesinden hem keyif aldım ama rol arkadaşıma zarar verme duygusuyla biraz da ürktüm. Çılgınca pusatlarımızı savurup, dövüşüyoruz. Fakat her hareketi usta hocalarımız eşliğinde çalıştığımız için tedirginlik yerini, güven duygusuna bıraktı.
BELGESEL ÇEKMİYORUZ
Tarihi bir projede yer almak farklı bir sorumluluk da getiriyor mu? Diziyi seyreden seyircilerimizin bir kısmı, ekranda gördüklerini tarihi gerçek olarak algılıyor sanırım. Biz konusunu tarihten alan kurgusal bir film çekiyoruz, yani tarihi bir belgesel çekmiyoruz. Tarihçiler, belgeler ve kimi materyallerle geçmişi bugüne yorumlayarak getirir. Sinemacılarsa, günümüze kadar gelen belge ve materyalleri hayalinde şekillendirip, aradaki boşlukları doldurarak yeniden yorumlar. Bu tarz projeler, doğal olarak yoğun bir tartışmanın ana konusu olabilir. İşte tam da bu noktada, tarihle kurgu ayrımının çok iyi yapılması gerekiyor çünkü seyirciye karşı ciddi bir sorumluluğumuz vardır.
ÇEKİM ÖNCESİ ATIMLA KONUŞUP DERTLEŞİRİM
Daha önce binicilik eğitimi almış mıydınız?
Hayır. Yıllar önce memleketim Giresun'da yük taşıyan atlara birkaç kez binmiştim. Fakat buradaki güçlü atlarla, yük taşımaktan kemiği çıkmış garibim atların arasında dünya fark var. Altınızdaki 500 kiloluk gücü doğru yönlendirmezseniz o sizi alıp götürebilir. Atla bütün olabilmek önemli. Çekim öncesi atımla konuşurum, onunla dertleşirim.
OYUNCU ARKADAŞIMA ZARAR VERMEDEN DÖVÜŞMEK İSTERİM
Dizinin aksiyon dolu sahneleri izlerken sizi de heyecanlandırıyor mu?
Ben bütün sahnelerimi eleştirel bir gözle izlerim. Togay'la yaptığım dövüş sahnesi, içime sinen bir sahne oldu. Dövüşün her anında konsantrasyonu bırakmamak gerekiyor. Oyuncu arkadaşıma zarar vermemek birinci sırada... İnanmak ve inandırıcı olmak çok önemli... Bu sahnenin çekimleri sırasında gerçekten çok yorulmuştum.
Kaynak: Sabah Günaydın
Röportaj: Merve Yurtyapan