Ne güzel değil mi sessizlik? İnsan hiçbir şey yapmayınca ne güzel oluyor... Her şey susuyor,
her şey duruyor... Ben de bekliyorum. Kabuk değiştirmeyi, vurmayı! Gerçek bir Muhammed
Ali gibi vurabilmeyi bekliyorum" diyor tiyatro metni... Başarılı oyuncu Erdem Kaynarca,
Muhammed Ali oyunu ile alkış toplamaya devam ederken, sanatçı ile hem oyunu hem de yeni
projelerini, biraz da oyun merakını konuşarak felsefi yönden de besleyici bir röportaj
gerçekleştirdik.
ODTÜ'de felsefe okuduktan sonra dümenini tiyatroya kırmışsın. Tiyatro hayatına nasıl dahil
oldu? Buna nasıl bir içgüdü ve duygu ile karar vermiştin?
Daha 10’lu yaşlarımda 09/05 çalışamayacağımı, masa başı evraklarla uğraştığım bir iş
yapmayacağımı biliyordum. İnsanın hayat boyu severek yapacağı işi bulması çok önemli.
Bende 21 yaşına kadar sürdü ne yapacağımı arama hali. Felsefeci olmak istedim. O yüzden
üniversitede ilk okuduğum bölüm o oldu. Sonra felsefenin bir meslek değil, bir yaşam biçimi,
bakış açısı olduğunu anladım. Sonra meslek olarak da anlam arayışımı doyuracak bir şey
yapmak istedim. Tiyatro, münazara gibi ilgi alanlarım olmuştu lisede ama ana odağım
olabileceğine 21 yaşımda karar verdim.
Şimdiye dek çok başarılı rollerde yer aldın. Seni izlemek çok büyük bir keyif. Ama tiyatro
deyince gerçekten de fark yaratıyorsun. Tiyatro yaparken seni ruhen besleyen en önemli şey n
edir?
Teşekkür ederim. Sadece her şeyimi vererek elimden geleni yapıyorum. Dediğim gibi
hayatımı kazandığım bu işi para kazanmak için seçmedim. Hikayelerle yaşar insanlar.
Hikayelerde bulur şifasını da kendini de. İnsanlara dokunabilirsin oyunculukla. Evet, hayat
kurtarmıyoruz. Biz kötü oynayınca kimse ölmüyor. (Gerçi kötü oyunculuk insanı hayata
küstürebilir. :) ) fakat işimizin en sevdiğim yanı, oynarken seyirciyle ruhlarımızın birbirine
değebildiği anlar olduğunu deneyimliyor olmak. Bu her zaman olmaz. Ama oldu mu da çok
güzel olur. Bütün sanat dallarında bu durum mevcut bence. Sanat, detaylara özen göstermek,
yapabileceğinin en iyisini yapmak, her şeyini vermek demektir bir yandan. Egonun, kibrin,
onaylanma arzusunun ötesindedir.
Sanat, kim olduğumuzu ve dünyayı nasıl gördüğümüzü, ne gördüğümüzü paylaşmaktır. Ben
de bunu yapmaya çalışıyorum.
Muhammed Ali'yi sahnelerken, nasıl bir çalışma izledin? Onunla nasıl bir bağ kurdun?
Her yeni eser, her yeni karakter kendi çalışma biçimini getirir benim için. Envanter
çantamdan neler çıkararak çalışacağım her projeye göre değişir. O dönem hayat yolculuğunda
nerde olduğuna göre de değişir. Muhammed Ali, bana kendini hızlı açtı. Karakteri anlama
yolculuğum hızlı oldu. Okuduğum anda içimden Ali oluşmaya başlamıştı bile. Zor olan kısım,
yazarın kurduğu 70 sayfalık o uzun şiirsel metni öğrenmek, sindirmek, o koca dünyayı içime
doldurmak ve bunu nasıl anlatacağımı bulmak oldu. Epey zamanımı aldı. Ama ben zorlu
provaları ve çalışmaları çok severim. O yüzden bu konuda bir sıkıntım olmadı. Sadece acele
edilmeyen ama çok yoğun bi süreçti diyebilirim.
Fiziken olduğu kadar Muhammed Ali zihinsel ve psikolojik olarak da kazanmaya her zaman
hazırdı. Sen onun hayatını okurken, araştırırken, kendinden bir şeyler buldun mu? Nasıl bir
Muhammed Ali sahneliyorsun?
Eserlerde bazen kendimizi buluruz, bazen yeni bakış açıları keşfederiz, kendimizdeki
eksiklikleri buluruz. Olamadığımız ama bize de olsa daha iyi olacağımız farklı gerçekliklerle
karşılaşırız. Ali’yi bi yandan çok iyi anlıyorum ve çok fazla seviyorum. İkimiz de iyiliğe
inanıyoruz. Şiddetin olmadığı bir dünya talep ediyoruz. Fakat çok başka insanlarız Ali ile.
Ondan öğrendiğim çok şey oldu. Seyircinin de Muhammed Ali’den öğreneceği çok şey var.
Sence zihinsel olarak hazır olmak, bir işi başarmanın ya da varacağın yere ulaşmanın en
önemli formülü mü?
Önemli bi kısmı olabilir evet. Tek başına yeterli olmayabilir ama hazır olmazsan da baş
edemezsin karşılaştığın zorluklarla. Ama daha önemlisinin, sağlam bir bakış açısıyla birlikte,
başına gelenin değil başına gelenle ne yaptığının farkında olmaktır. Yol uzun. Başına gelen ve
başta olumsuz görünen şeyler, o tecrübeyi nasıl değerlendirdiğine göre seni ileri ya da geri
götürebilir. Kısaca ne olduğu değil senin onunla ne yaptığın önemlidir.
Hepimizin hayatında vazgeçişlerimiz, zor dönemlerimiz oluyor. Sen bunlarla başa çıkarken
canlandırdığın karakterler sana ilham verir mi?
Tabii daha önce dediğim gibi, karakterlerimden yapmam ya da yapmam gerekenlere dair çok
şey öğrenmişimdir. Yeni tavırlar öğrenmişimdir. Yeni ruh halleri. Tam tersi de söz konusu.
Oyunculukta kişisel yaşamımdan beslenmeyi tercih etmiyorum. Ama ilham kendiliğinden
gelirse de kovalamam.
Son dönemde hangi tiyatro oyunlarından etkilendin. Ve en son nasıl okumalar yaptın?
Bu sezon ayda 3-4 oyun izleyebiliyorum. Güzel oyunlar var salonlarda. Linçler ve Dudakları
pek sevdim. Son bir senedir, antonio damasio ve byung-chul han kitapları okuyorum sürekli.
Nöroloji ve felsefe okumayı çok sevdiğim alanlar.
Konsol oyunu oynadığını duyduğumda aklıma beni çok etkileyen Last of us oyunu geldi.
Gerçi o bilgisayar oyunu ama senin etkilendiğin oynamaktan keyif aldığın oyunlar hangileri?
Hayır Last of us konsol oyunu:) sonradan pc ye de çıktı. Belki de çıkmış bütün
blockbusterların yüzde seksenini oynayıp bitirmişimdir diyebilirim:) Son yıllarda en severek
oynadığım oyun Elden Ring oldu diyebilirim.
Netflix yapımı 'Lefter Bir Ordinaryüs Hikayesi'nde Lefter Küçükandonyadis'e hayat
veriyorsun. Bizleri onun dünyasına taşıyorsun. Bu proje nasıl gelişti? Nasıl kabul ettin, biraz
bahsetmek ister misin?
Hakkında çok konuşamayacağım bir süreçteyiz henüz. Ama inanılmaz heyecanlı olduğumu
söyleyebilirim. Sevgili yönetmenimiz Can Ulkay ile çok iyi bir audition çektik. Netflix’te
adaylar arasından benimle çalışmak istemiş. Böylece başladık. Çok emek verildi. 3 ay
boyunca futbol idmanlarına gittim her sabah. Rumca çalıştık. Aksanını bulmak, her yaşında
nasıldı, nasıl konuşurdu onları bulmak çok yoğun ve keyifli bir süreçti. Seyirciyi çok büyük
bir iş bekliyor eminim.
Bir karaktere hayat verirken seni en çok ne zorlar?
Değişir :) ama zorluk olmadan gelişim olmaz diyen biri olduğum için pek zorluğun ne
olduğuyla ilgilenmiyorum sanırım. Severim zorlukları.
Türkiye'deki yapımların çoğu uyarlama ve genellikle televizyondaki senaryolar hemen hemen
aynı perspektifte dönüyor. Sence biz niçin farklı olana daha özgür olana kadar kapalıyız. Bu
kaygının sebebi nedir? Yaratım güçlüğümü çekiyoruz milletçe?
Para kazanma çabası. Yeterli şekilde kendimizi geliştirmiyoruz. Başarıya ulaştığını düşünen,
o an gelişmeyi bırakıyor. Merakı bırakıyor. Kör cahil olduk ülkece. Ahlaksız olduk. Sadece
kendi maddi çıkarımızı düşünen bi toplum olduk. Boş teneke çok ses çıkarır. Ülke çok
gürültülü değil mi artık. Silkelenip artık kendimizle ilgilenmeye başlamalıyız. Herkes
kendisini es geçip başkasına baktığı için cahiliz, bölünmüş durumdayız, öfkeliyiz. Kendimize
dönüp kendimizi, ahlakımızı, aklımızı toparlamalıyız. Ahlaksızlıkla övünen insanlar var artık.
Bir oyuncunun platform seçmesi belki yanlıştır ama duygusal olarak seni besleyen ve daha
özgür hissettiğin alandan bahsetmek gerekirse, uzun metrajlı filmler mi yoksa tiyatro mu daha
önemli senin için?
Hikaye önemli sanırım. Sonra da karakter. Mecra mühim değil.
Instagram'a çok eskiden yazdığın bir yazıyı paylaşmışsın. Yazmakla aran nasıl? Hala zaman
zaman yazarak da kendini ifade eder misin?
Eskiden tumblr’ım vardı. Hala yazarım. Yazmak yapmanın yarısıdır. Severim yazmayı. Çok
yazarım. Yazarak okurum kitapları. Kitabı okurken ayrıca defterlere notlar alırım. Tartışırım
yazarak. İş günlükleri tutarım. Kişisel günlük de tutarım. Yazdığım öyküler de var. Bunlar
şimdilik sadece kendim için. Kendi zamanı geldiğinde okuyucu içinde yazacağım şeyler
olacaktır.
Okula giriş sınavında Hamlet oynadığını okudum. 2012'de İKSV Tiyatro Festivali
kapsamında Schaubühne Berlin’in sanat yönetmeni Thomas Ostermeier’in Hamlet'i gelmişti.
Çok çok etkileyiciydi. İzlemiş miydin? 2018'de de Kanadalı tiyatro ve sinema yönetmeni
Robert Lepage’ın Hamlet | Collage'ı sahnelenmişti. O da izlediğim en iyi Hamlet'lerden
biriydi. Sen Hamlet'i yeniden yorumlayacak ve sahneleyecek olan, nasıl bir Hamlet yaratırdın?
İzlemiştim evet. Biletli satılan tiyatro oyunları arasında izlediğim en iyi Hamlet Lars
Eidinger’in performansıydı. Müthiş ilhamlar aldığım bir oyuncu. Başka oyunlarını da izledim.
Okul boyu bütün hocalara Hamlet’in bütün sahnelerini oynamışımdır. En sevdiğim tiyatro
karakteridir. Nasıl bir hamlet oynardım diyince makine error veriyor. Çok farklı şekillerde
oynadım okulda, hayal ettim. Şiveli şekilde oynamışlığım bile var. Hamlet bir aşiret çocuğu
olsaydı n’olurdu diye denemiştim okul sınavında. Kafamda çok şey var. Burdan manifest
etmiş olalım. Hamlet’i oynarken görürüz nasıl yorumlamışım demek istiyorum.
İstanbul Life 2025 | Röportaj: Büşra Nazlan Üregül