“Üç Kız Kardeş”, “Taş, Kâğıt, Makas” ve “Kötü Kan” adlı TV dizilerinden tanıdığımız Nazlı
Senem Ünal’la şu sıralarda rol aldığı “Küçük Balkon” adlı tiyatro oyunu, dizi setleri ve
canlandırdığı karakterler üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
- Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
Tabii. Bursa’da doğdum ve üniversiteye kadar Bursa’da okudum. Mühendis bir anne babanın
kızıyım ve benden beş yaş büyük bir de abim var. Kendisi de oyuncu. Ailem, kendileri gibi
benim de mühendis olmamı ya da benzer mesleklere yönelmemi istediler. Bu nedenle Fen
Lisesi’nde okudum sonrasında da Hacettepe Üniversitesi’nde Almanca Fizik okumaya
başladım. Lisede aynı zamanda tiyatro kursuna gidiyordum ve uzun vadede okuduğum
bölümde mutlu olamayacağımı da öngörünce konservatuvar sınavlarına hazırlanmaya karar
verdim ve kazanınca da okulu bırakıp İstanbul’a taşındım. Sonrası da bildiğiniz gibi:)
- Oyunculuğu nasıl tanımlarsınız?
Kocaman bir oyun alanı benim için oyunculuk. Çocukça eğlenebileceğiniz, yaratabileceğiniz,
kostümler giyip, makyajlar yapıp o karakter olabileceğiniz harika bir alan.
- Oyuncu olmaya nasıl karar verdiniz?
Bursa’da bir tiyatro kursuna gidiyordum. Bize eğitim veren hocam Bora Özkula benim
mutlaka oyunculuğu meslek olarak da düşünmem ve konservatuvar sınavlarına hazırlanmam
gerektiği konusunda beni sürekli teşvik ediyordu. Birileri sana güvenince senin de kendine
güvenin artıyor ve ‘evet ya yapabilirim’ diyorsun. Ben de o teşvikle beraber sınavlara
hazırlanıp kazanınca da başka alternatif bir meslek sonrasında hiç düşünemedim bile.
- Oyunculukla tanışmanız ilk nasıl oldu?
Abim vesilesiyle. Ben lisedeyken abim okuduğu üniversitenin tiyatro kulübünde birçok oyun
çıkarıp sahneliyordu. Ara ara Bursa’ya da turneye geliyorlardı, ekipçe bizde kalıyorlardı.
Onun oyunlarını izleye izleye, o ortamın sıcaklığını göre göre biraz özendim galiba ve ben de
yapmak istiyorum dedim. Sonrasında da Bursa’da bir tiyatro kursuna yazıldım.
- En son rol aldığınız “Küçük Balkon” adlı oyundan ve buradaki rolünüzden kısaca anlatabilir
misiniz?
Bir abla kardeş hikayesi Küçük Balkon. Oyun date uygulamasında tanışan iki kişinin hikayesi
gibi başlayıp sonrasında ablanın eve gelişiyle başka bir yere evriliyor. Ben özgür ruhlu,
bağımsız, anlık yaşayan o küçük kız kardeşim.
- Provalar sırasında sizi şaşırtan veya etkileyen bir olay oldu mu? Bizimle paylaşabilir
misiniz?
Hiç olmadı biliyor musunuz . Tam tahmin ettiğim ve beklediğim gibi gelişti her şey. Bu kadar
enerjisi birbirine yakın ve anlaşan bir ekip olmamız belki beklemediğim kısım olabilir.
Hepsini çok seveceğime ve zaten anlaşacağımıza zaten emindim ama bu kadar bir aradayken
eğlenen ve çok gerçek bağlar kuran bir ekip olabileceğimizi hayal edebilir miydim
bilmiyorum. O da bizim işimizin mucize kısmı.
- Yer alacağınız proje seçimlerinde öncelikleriniz var mı? Neye göre karar veriyorsunuz?
Tabi ki. Yapım, yönetmen, oyuncu kadrosu çok çok önemli ve önceki işlerimin üzerine başka
bir şey koyabileceğim bir rol olması. Farklı roller oynamak, farklı hikayelerin içinde yer
almak tercihim.
- İki yıl boyunca “Üç Kız Kardeş” adlı televizyon dizisiyle ekranlardaydınız. Sonrasında Taş,
Kağıt, Makas ve Kötü Kan isimli dizilerde sizi izledik. Dizi oyunculuğunu tiyatro sahnesiyle
karşılaştıracak olsanız hangisini seçerdiniz?
İkisinin yeri de çok farklı. İkisinin kişiye verdiği hazlar da apayrı aslında. O yüzden bir seçim
yapamam. İkisi de hayatımda eş zamanlı sürekli olsunlar istiyorum.
- Türkiye’de tiyatro oyunlarının ve izleyicisinin geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Eskiye nazaran daha özgün hikayeler var bence ve daha özgür sahneleme biçimleri. Bazı
katı kuralların yıkıldığını ve sahnede daha serbest olunduğunu görebiliyoruz. Yaşayan
yazarların hikayeleri, metinleri eskiye göre daha çok sergileniyor gibi geliyor bana. Daha
yenilikçi bir yerde bence şu an tiyatro. Tiyatro seyircisi ise her zaman çok güçlü ve sadıktı
bence. Tiyatroyu ve oyuncuyu asla bırakmadılar ve hep sahip çıktılar. Öyle de olmaya devam
ediyor.
- İmkânınız olsaydı hangi eseri sahnelemek isterdiniz? Hayalini kurduğunuz bir rol var mı?
Bir otobiyografi filminde oynamak çok istiyorum. Gerçek bir karakteri yaşadığı dönemiyle
araştırıp, her haliyle o olabilme süreci çok keyifli bir süreçtir eminim. Tecrübelemek
istediğim şeylerden biri de bu.
- Aynı zamanda söz yazıyorsunuz ve kendi besteleriniz var. Müziğe duyduğunuz ilgi nereden
geliyor?
Nereden geliyor bilmiyorum ama çok seviyorum müzikle ilgilenmeyi. Ruhumu çok besleyen
ve beni çok rahatlatan bir şey. Benim meditasyonum da müzik diyebilirim. İleride neye
dönüşür bilmiyorum ama şu an kendi kendime yazdığım birçok şey var. Şan dersi de
alıyorum, gitar çalıyorum, yavaş yavaş kemana da merak sardım. Bilmiyorum buradan ne
çıkar ya da çıkar mı?
- İlerisi için planlarınız neler? Sırada bekleyen gerçekleştirmeyi düşündüğünüz projeler var
mı?
Planlarım değil de hayallerim var diyelim. Plan yapmak beni baskılıyor, strese sokuyor çünkü.
O yüzden plan yapmıyorum artık ama epeyce hayal kuruyorum onun yerine :) Kariyerim için
zaten hep en çok istediğim şey daha önce oynadığım rollerin daha da üzerine kata kata
ilerlemek. Tiyatro da hayatımda hep olsun istiyorum artık. Müzik de yapmak istiyorum. Çok
gezmek, yeni yerler keşfetmek ve boş olan her anımda yeni bir yeri deneyimlemek de
planlarım arasında. Bir de hayvanlarla ilgili yapmak istediğim birçok hayalim var. Var da var
yani :)
- Bu yoğun tempo arasında kendinize zaman ayırabiliyor musunuz? Size özel kaçamaklarınızı
öğrenebilir miyiz?
Kesinlikle ayırıyorum yoksa uzun vadede çok mutsuz olurum, kendimi biliyorum. O yüzden
ne kadar yoğun olursam olayım sporuma giderim, sabah erken kalkar güne başlamadan önce
kendimle o zamanı bir şekilde geçiririm ya da akşam eve geç de gelsem hemen yatmam, bir
saat de olsa ya bir bölüm dizi izlerim ya bir şeyler okurum. Kendimle geçirdiğim zaman çok
kıymetli benim için.
- Yakın zamanda sizi en çok etkileyen kitap, film ya da dizi hangisi/hangileri oldu?
En son Isabel Allende Ruhlar Evi romanını okudum , tavsiye ederim herkese. Film olarak da
beni son dönemde en çok etkileyen filmlerden biri Emilia Perez oldu.
- Sık sık seyahat eder misiniz?
Mesleğim gereği çok edemiyorum. Ama tabi ki seyahat etmeyi çok seviyorum. Yeni yerler
keşfetmek yeni şeyler deneyimlemek tam benlik. O yüzden genelde daha önce gitmediğim
yerlere gitmeyi tercih ediyorum. Ama dinlenme odaklı bi tatil yapacaksam da bildiğim bir
yere gitmek tercihim. O da genelde Ayvalık Cunda oluyor.
- Seyahat alışkanlıklarınız veya tercihleriniz var mı?
Konforlu tatil seviyorum ben. Çok koşturmacalı değil de dinlenmeli tatiller daha çok tercihim
benim. Eğer bir keşif tatili değilse tabi bu. O yüzden yalnız da tatile gitmeyi tercih edebilirim.
Kimseye bağlı olmayayım, istediğim saatte kalkayım, istediğim şeyi yapabileyim diye.
- Yurt içinde ve dışında gözde tatil lokasyonlarınız var mı? Yoksa unutamadığınız bir tatilinizi
okuyucularımızla paylaşabilir misiniz?
Prag’a aşığım, hatta bir ara orada yaşamak gibi bir hayalim de vardı. Bir de Londra!
Brighton’ı da çok severim. Yurt içinde ise Karaburun, Cunda, Kaş üç favori yerim.
Pegasus Magazine Şubat 2025