HAYAT BULMACA GİBİ
Image

HAYAT BULMACA GİBİ


-Henüz 20 yaşında bir çok projede yer alan genç bir oyuncusun. Oyunculuk serüvenin nasıl başladı, öncesinde neler yapıyordun ve oyunculuğa karar verdiğinde bunun için kendi geliştirme/eğitim sürecin oldu mu?

Aslında oyunculuk serüvenim hatırlamayacağım kadar küçük bir yaşta başladı. Üç yaşındaydım ajansa yazıldığımda. Annem çok istemiş. Sonrasında da bir aile dostumuzun ısrarı doğrultusunda ajansa kaydımı yaptırmışlar. Uzun yıllardır birçok farklı projede yer alma fırsatım oldu. Bu sayede de birçok usta ile aynı ortamı paylaştım. Benim için en büyük tecrübe onlardan öğrendiklerim oldu. Ama tabi burada öğrenmek bitmiyor. Derya deniz derler ya bu sektör ve oyunculuk bence tam olarak öyle. Her fırsat bulduğumuzda kendimizi geliştirmeye devam ediyoruz ve edeceğiz.

-Kırık Hayatlar dizsi için teklif geldiğinde nasıl hissettin? Senaryoyu okuduğunda karakter ile aranda bir bağ kurulduğunu hissettin mi?

Pandemi dönemi başlamadan önce güzel bir ekiple tiyatro yaptım 6 ay kadar. Sonrasında da hepimizi her anlamda etkileyen pandemi süreci hayatımıza girdi. Bu sürede okulumu bitirdim ama tabii hep bir özlem vardı sahneye ve setlere. Bir kere tozunu yutunca insan ayrı kalamıyor artık. Kırık  Hayatlar projesi de tam artık özlemin dorukta olduğu bir dönemde geldi. Çok sevdiğin ve özlediğin birine ya da bir şeye kavuşmak gibiydi. Öykü karakteri de çok içime sindi. Ailesine bağlı, ablasıyla dialoğu gayet güzel olan bir karakter (benim de çok sevdiğim bir ablam var !) o yüzden kendim gibi hissettiğim bir çok nokta oluyor. Alıştık birbirimize.

 -Kırık Hayatlar dizisinde Öykü Yılmaz karakterine hayat veriyorsun, canlandırdığın karakter hayata hep pozitif bakan, neşeli ve oldukça duyarlı bir genç kız. Aynı zamanda moda ile de yakından ilgili. Öykü ve Hatice’nin ortak yanları var mı? Kişisel hayatında giyim kuşama fazla vakit ve para harcar mısın?

Öykü ve Hatice’nin en büyük ortak noktaları çok duygusal olmaları ve tabii aile bireylerine olan düşkünlüğü. Giyim kuşam konusuna gelecek olursak neyi kendime yakıştırıyorsam ve ne ile kendimi rahat hissediyorsam onu alır giyerim. İlla ki moda olması çok önemli değil. Çok fazla takıntılı değilimdir moda konusunda ama tabii iyi giyinmeye de özen gösteririm. Vakit harcamam da ruh halime göre değişir. Günümdeysem alışveriş yapmam genelde çok kısa sürer.

-Dizide Öykü’nün aslında öz ablası olmayan (teyzesinin kızı ancak kız kardeşler bu durumu bilmiyor) bir ablası var ve Öykü bundan habersiz. Böyle bir olay Hatice’nin hayatında olsaydı bu duruma nasıl yaklaşırdın? Öz abla kardeş ilişkisini devam ettirebilir miydin?

Tam olarak böyle olmasa da aslında buna benzer bir durum bende yaşadım. Ben her zaman kan bağından daha öte duygular ve paylaşımlar olduğunu tecrübe ettim bu hayatta. Koşulsuz ve saf sevgi için o kan bağına değil gönül bağına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Ve hala o ilişkiyi çok sağlam bir şekilde devam ettirebiliyorum.

-Diziniz İzmir’de çekiliyor. Şehir dışı bir işte çalışmak yorucu mu?

İlk defa ailemden ayrı bu kadar uzun süre şehir dışında kalıyorum. İlk başlarda biraz bocaladım tabii ama burada çok güzel bir aile olduk zaman içerisinde. Dizimiz günlük yayınlandığı için tabii biraz daha ekstra emek harcıyoruz. Ama yine de bu ailenin bir parçası olduğum için mutluyum ve onlarla beraberken tüm yorgunluğum geçiyor.

-Genç yaşlarda oyunculuk sektörüne girmenin senin açından artıları ya da eksileri oldu mu? Bu yolda keşke dediğin bir olay yaşadın mı?

Bugüne kadar keşke dediğim tek şey vefat eden birkaç sevdiğim üstat ile aynı sahneyi paylaşamayacak olmam aslında. Keşke biraz daha önce doğsaydım dediğim dönemlerim oldu onları kaybettiğimizde. Mesela Yıldız Kenter ile bir oyunda onun öncülüğünde rol almış olmayı çok isterdim. Erken yaşta sektöre girmiş olmanın eksilerinden çok artıları yaşadım genelde. Her girdiğim ortamda genellikle en küçük ben olduğum için bu bana ayrıca bir konfor alanı yarattı ve belki de bu sayede bire bir birçok şey öğrenme fırsatı yakaladım.

-Televizyon dizisi haricinde senin tiyatro geçmişinde var, sahnede olmak sana nasıl hissettiriyor?

Sahnede olmak aslında benim için tam kelime karşılığı olmayan bir his. Hem bulutların üstünde mutluluktan uçuyormuşsun gibi hem de her an düşebilecekmişsin gibi. Ama aldığın o haz sana düşme ihtimalini unutturuyormuş gibi. İlk tiyatro sahnesine çıktığım anı asla unutamıyorum. Sahne arkasında çıkmak için beklerken heyecandan dizlerimin titrediğini fark etmiştim. O gün işte dedim benim burada olmam lazım. Gerçekten tarifi zor bir duygu.

Ekran önü mü yoksa tiyatro sahnesi mi sen daha çok mutlu ediyor?

İkisinin de mutluluk oranı çok farklı. İkisini de deneyimlemiş biri olarak bunu kıyaslayabilmem sanırım şimdilik imkansız. İleride de bu kıyasa girebilir miyim bilmiyorum.

-Hayalinde yatan, mutlaka oynamak istediğin bir rol var mı?

Tiyatro sahnesi için Hamlet Oyununda Ophelia olmak isterdim. Sinema için ise Yeşilçam devlerinden birini hayatını canlandırmayı çok isterim.

-Kendine örnek aldığın Türk ve yabancı oyuncular var mı?

 Burcu Biriciyi çok beğeniyorum. Güzel oluşu ve tatlı tavrı benim çok hoşuma gidiyor.  Beren Saat ve Doğa Rutkay’ı da atlamamalıyım kesinlikle. Doğal oluşları çok hoşuma gidiyor. Yabancı oyunculardan da Nicole Kidman ve Julia Roberts var çok severek  izlediğim. Ama tabii malum daha bir çok isim sayılabilir.

-Karşılıklı oynamayı çok istediğin bir oyuncu var mı?

Halit Ergenç ile oynamayı çok isterdim. Bulunduğu tüm projelerde onu hayranlıkla ve severek izliyorum. Karşılıklı denk gelsek aşırı mutlu olurum. Onun ustalığı ve tüm karakteri bir bütün olarak yaşamasına hayranım.

-Dizi dışında Hatice İrkin nasıl biri? Sosyal hayatında neler yapar?

Maç izlemeyi çok severim. Özellikle de Beşiktaş maçlarını. Onun dışında Play Station oynamayı çok seviyorum. Yakın arkadaşlarımla ve ablamla vakit geçiririm genellikle. Müzik hayatımın olmazsa olmazı. Mutlaka bir yerde müzik sesi olmalı. Ve tabii yemek yapmayı çok seviyorum.

-Mutfağa ilgin olduğunu, güzel yemekler yaptığını biliyoruz. Nereden geliyor bu yemek aşkı? Aynı zamanda sıkı bir Beşiktaş taraftarısın, kadınların futbol ile olan ilişkisini nasıl yorumluyorsun.

Evet çok radikal bir kararla fizik okumak isterken aşçılık okudum. Aslında sürekli mutfakta olan biri değildim ama girdiğim zamanda değişik şeyler denemeyi çok severdim. Özellikle de tatlılarda. Biraz  keyfi bir şekilde bunu profesyonelleştirmek istedim. Hayatıma farklı bir deneyim katacağını düşündüm ve öyle de oldu. Emek verdiğiniz şeylerin gelişip güzelleşmesini ve başkaları tarafından beğenilerek tüketilmesini izlemek gerçekten çok keyifli. Beşiktaş’a geldiğinde ise orada benim için işler çok değişiyor. Resmen kırmızı çizgim o benim. Babam Beşiktaşlı. Üç yaşındayken beni şampiyonluk maçına götürmüş. Hatırlamıyorum ama o gün bugündür bende hep İnönüdeyim. O duygu gerçekten yaşamadan hissetmeden tarif edilemeyecek bir duygu. Erkeklere oranla kadınların futbol ilgisi daha az aslında ama gün geçtikçe bu tabunun yıkıldığını görmek çok keyif verici. Kadınlar, tadını çıkartabildikleri, hem mesleki hem de keyfi olan her alanda, kesinlikle yer almalılar diye düşünüyorum.

-Günümüzde her şey dijitalleşiyor, hayatlar sosyal medya üzerinden yaşanıyor. Peki, senin sosyal medya ile aran nasıl?

Doğru kullanıldığı ve fayda sağlanabilir hale geldiği taktirde bence dijital alan hem eğlenceli hem de fazla öğretici. Sadece amacından saptırılmamalı. Aslında çevremdeki birçok insana göre ben biraz daha az kullanıyorum sanırım. Tabi baktığınızda  her şey çok fazla pozitif dijital ortamda. Bazen doğrusunu bildiğim yalanları izliyormuş gibi hissettiğim olmuyor değil. Saygı duymak lazım tabii.

-Hatice için aşk mı mantık mı öncelikli gelir?         

Ben biraz keskin çizgileri olan biriyim. Kuralcıyım. Biraz da inatçıyım. Ama yine de aşk kazansın diyorum.

-Kendinde değiştirmek istediğin bir özelliğin var mı?

Sinirlendiğim zaman ağlama huyumu hiç sevmiyorum. Bir olay karşısında haksızlığa uğramak beni aşırı sinirlendirir. Genelde hakkımı savunurken de ağlamaya başlıyorum. Bu huyumu hiç sevmiyorum ve değiştirmek istiyorum. Aynı zamanda biraz da inatçı bir kişiliğim,inat ettiğim zaman kimse bana bir adım dahi attıramaz bu huyumu da dizginlemem gerektiğini düşünüyorum.

-Oyunculuk olmasaydı kesinlikle bu olurdu dediğin bir meslek var mı?

Kesinlikle fizik alanıyla ilgili bir şeyler yapmak isterdim. Fizik biliminin o büyüsü beni her zaman içine çekiyor. Bu konu hakkında izlediğim belgesellere çok fazla vakit ayırdığımı kesin bir olgu. Mesela 40 dakikalık bir belgeseli 3 gün boyunca tekrar tekrar izleyip ve izlerken not alıp kendime göre yorumlayıp bir çıkarımda bulunduğumu söyleyebilirim.

-Hayatta herkesin dönüm noktası olarak tanımladığı bir an olur, sende de oldu mu?

Evet tabii oldu. Mesela üniversitede bölüm tercihi yaptığım süreç mesela benim için bir dönüm noktasıydı. Fizik bölümü okumak isterken kendimi birden mutfakta buldum. Mutfakta devam ederim derken Kırık Hayatlar setinde. Hayat bulmaca gibi. Ne getireceği belli olmuyor. Bizler de bu bulmacanın içinde hayallerimizle  birlikte düzgün ve insanca yaşamaya çalışıyoruz. Bu dönüm noktalarının da insanın her açıdan geliştirdiğini düşünüyorum. Bir kere en çok nerede olmak istediğini farkına varıyorsun. Bu hayat için güzel bir tecrübe.

-Gelecekle ilgili planların neler? Kendimi şurada, şu şekilde görmek istiyorum dediğin bir nokta var mı?

Oyunculuk kariyerime devam etmek istiyorum. Bu alanda geliştirebildiğim kadar kendimi geliştirmek ilk hedeflerimden biri. Ama mutfağı bırakmak niyetinde de değilim. İzmir’i çok sevdim. Belki ileriki dönemlerde İzmir de kendime ait bir yer açarım. Ama oyunculuk hayatımın her döneminde benimle olacak  bunu çok iyi biliyorum.

 

KISA KISA

Burcun: Yengeç

En sevdiğin renkler: Mavi, siyah, beyaz                                                                        

 Tuttuğun takım: Beşiktaş                                                          

En sevdiğin yemekler: Kırmızı et yemekleri , yaprak sarması, yayla çorbası,

En büyük korkun: Sevdiklerimi kaybetmek ve Beşiktaşın maç kaybetmesi

En mutlu hissettiğin an: İnönü de BJK maçı izlediğim anlar ve tabii oyunculuk yaptığım anlar                                                          

 En sevdiğin şehir: İstanbul

Dinlediğin müzikler: Ruhuma dokunan her müzik

Asla yapmam dediğin şey: Yalan söylemem, doğrularımdan ödün vermem, kan aldıramam

Olmazsa olmaz 3 eşyan: Dezenfektanım, kulaklıklarım, pasolig kartım       

Röportaj: Hürriyet Kelebek

Fotoğraflar: Ece OĞULTÜRK