Büyüyünce ne olacaksın? Belki de en çok duyduğumuz sorudur. Onların cevabı oyun
oynayacağım olmuş. Tıpkı oyun oynamayı seçen anne babaları hatta babaanne ve dedeleri
gibi. “Atlas Pasajı’nda Küçük Sahne’deydi oynadığımız salonumuz. Salonda bilet keser,
kantinde su satardım” diye anlatıyor bugün kapalı gişe oyunların yapımcısı olan Sadri Alışık.
Ada Yarar ise “Aklımda sadece ‘Büyüyünce sahnede olmak istiyorum’ düşüncesi vardı”
sözleriyle anlatıyor sahne tutkusunu. “Batı Ekspresi”nde izlediğimiz Derin Beşikçioğlu ise
şimdiden annesi Elvin ve babası Erdal Beşikçioğlu ile aynı sahneyi paylaşmış olmanın
sevincini yaşıyor. “Sen Ne Güzeldin Aşkımızın Şehri” adlı tek kişilik oyundaki
performansıyla dikkat çeken Naz Çağla Irmak ise “Oyun izleyip o sahnede olduğumu hayal
ederdim” diyor. Karşımızda oyun oynamayı bırakmayan çocuklar.
Sahnede ve ekranda izlemeyi çok sevdiğimiz isimlerin çocukları büyüdü şimdi kendilerini
izlettiriyorlar. Aileden sahne tozu yutan isimlerle sahne yolculuklarını konuştuk.
Baba Sahne’nin gişesindeyim. Önümde tiyatrocu Hülya Gülşen “Sen Ne Güzeldin Aşkımızın
Şehri” oyununa bilet alıyor. Birazdan kızı Naz Çağla Irmak tek kişilik performansıyla sahnede
büyüyor. Ses Tiyatrosu’nun etkileyici atmosferinde “Batı Ekspresi” oyununu izlerken hem
yeteneği hem güzelliğiyle hemen dikkati çekiyor Derin Beşikçioğlu. “Amadeus”tan
“Küheylan”a kapalı gişe oynayan pek çok önemli işin yapımcısı ise hem tanıdık hem yeni
Sadri Alışık. Ve “Yeni Hayat”ta size tanıdık gelen bir yüz varsa haklısınız.
O yüz Bennu Yıldırımlar ile Bülent Emin Yarar’ın kızları Ada Yarar. Ferhan Şensoy ve Derya
Baykal’ın kızları Derya ve Ferhan’dan Şevval Sam’ın oğlu Taro Emir’e ve Arzum Onan ve
Mehmet Astantuğ’un oğulları Can Aslantuğ’a sahneler ve ekranlar DNA’sında oyunculuk
olanlarla dolu. Peki, genç oyuncular ebeveynlerini ilk olarak ne zaman sahnede izlediler?
Oyuncu olmaya nasıl karar verdiler? Bir gün onlarla aynı sahneyi paylaşmak gibi hayalleri var
mı? Ada Yarar, Derin Beşikçioğlu, Naz Çağla Irmak ve Sadri Alışık’la konuştuk.
Ada Yarar;
Anne ya da babanızı ilk olarak sahnede izlediğiniz zamanı hatırlıyor musunuz? Ne
hissetmiştiniz?
Babamı, çok net olmasa da, ilk “Çayhane” oyununda izlediğimi hatırlıyorum. 4-5
yaşlarındaydım. AKM’de izlemiştim ve çok etkilenmiştim. Hala oyunun açılış sahnesi
aklımdadır. Babamın çok ağır bir makyajı ve kafasında, babamın kendi saçlarından çok farklı,
bir peruk vardı. Babamı kuliste gördüğümde yabancılaştığımı hatırlıyorum çünkü sesi ne
kadar aynı olsa da görünüm olarak hiç babama benzemeyen biri duruyordu karşımda.
Annemin ilk net hatırladığım oyunu “Üç Kız Kardeş”. 6-7 yaşlarındaydım ve birçok kez
provalarında bulundum. Kuliste oyuncularla oturmayı, birbirleriyle olan iletişimlerini
dinlemeyi, makyajlarını yaparken onları izlemeyi çok seviyordum. Sanırım incelemeyi seven
bir çocuktum. Oyunun sonunda üç kız kardeşin çocukluk fotoğraflarının gösterildiği bir slayt
gösterisi vardı. Beni de en küçük kız kardeşi oynayan Yeliz Gerçek’in çocukluk fotoğrafı
olarak oraya koymuşlardı. Her oyun sonunda benim fotoğrafımın çıkacağını öğrenince çok
sevinmiştim.
Oyuncu olmaya nasıl karar verdiniz?
Altı yaşında “Koroporte” adlı bir tiyatro grubunun parçası oldum. Tamamen çocuklardan ve
gençlerden oluşan bir gruptu. Semaver Kumpanya’dan Serkan Keskin, Tansu Biçer ve Özlem
Durmaz’ın baş karakterleri oynadıkları, Ayla Algan’ın hikaye anlatımıyla Modest
Mussorgsky’nin “Bir sergiden Tablolar” eserini çocuklar için oyunlaştırdığımız müzikli
oyundu. Ayla Algan’la aynı sahnede oynadım diyebilmek benim için ayrı bir gurur. İlk
oynadığımız günü hiç unutmam. İş Sanat’ta oynuyorduk ve sahneye çığlıklar atarak,
inanılmaz neşeli bir şekilde girmemiz gerekiyordu. Sonra da yerlerimize geçip şarkı
söylemeye başlıyorduk. Ben yerime geçtiğim anda 1 saniye sahneye bakakalmıştım.
Aklımdan sadece “Ben büyüyünce sahnede olmak istiyorum” düşüncesi vardı. Sahneye ait
hissettiğim ilk gün o gündür. Sonrasında zaten bütün hayatım boyunca tiyatrodan kopmadım.
Liseye geldiğim zaman üniversitede ne okumak istediğimi ve nerede okumak istediğimi
biliyordum. İngiltere’de oyunculuk okuyacaktım. Ve bu hayalimi gerçekleştirdim.
Anne ve babanızla aynı sahneyi paylaşmak gibi bir hayaliniz var mı?
Neden olmasın, harika olur. Onlarla özel bir anımız da olmuş olur. Geçen sene babamla
Ekrem Arslan’ın yönettiği “Kayıp Kamyon” adlı filmde baba-kızı oynama fırsatımız oldu.
Çok özel bir deneyimdi ikimiz için de. Umarım annemle de bir gün sahnede ya da ekranda
böyle bir deneyimim olur.
Milliyet Pazar, Seyhan Akıncı, 16.02.2025