ARTIK DAHA ÇOK HAYAL KURUYORUM
Image

ARTIK DAHA ÇOK HAYAL KURUYORUM


Adı Sevgi, eğitimden mahrum bırakılan ve zorla evlendirilen genç kızların dramını ekrana taşıyan bir dizi. Sosyal sorumluluk anlamında bu kadar güçlü olan bir projede yer almak nasıl bir duygu?

Derdi olan bir işte yer almak çok güzel. Dünya bizim yaşadıklarımızdan ibaret değil. Dışarıda bizim günlük hayatlarımızdan farklı birçok hikaye var. Üniversitedeyken kadın ve çocuklar temelinde sivil toplum kuruluşlarında gönüllü çalıştım. Gönüllülük, bir sürü hikaye görmemi sağladı. Son verilere göre; Türkiye’de 55 milyon insan eğitimsiz. Türkiye’nin %68’i okumamış ya da çok düşük eğitim seviyesinde. 2022 yılında bunları konuşmuyor olmak isterdim. Okumanın lüks değil, kolaylıkla ulaşılabilen bir şey olmasını dilerdim. Ailelerin çocuklarını okutmak için fedakarlık yapmak zorunda kalmadığı, çocukların hayatta kalmakla okumak arasında tercih yapmaya gerek duymadığı bir dünyada olmak isterdim.  Ama o güne dek birbirimizin elinden tutmamız gerek. Birbirimize borçluyuz gibi geliyor bana. Ben okuyabildim. Şimdi bakınca büyük bir şans olduğunu fark ediyorum. Yüksek lisans mezunu okumuş bir genç kadın olarak azınlık olduğumun farkındayım. Şimdi bugün Sıla olarak, bir çocuğun bile hayallerini gerçekleştirmesine umut olmak en büyük hedefim.  Okuyabilmek şans değil, normalimiz olsun.

Siz dizide yaşananları izlediğinizde neler hissediyorsunuz?

Hayatın içinde normal kabul ettiğimiz şeyler, bir başkası için lüks olabiliyor yeniden hatırladım. Sağlıkla dünyaya gelmek, okumak, yemek yemek bile belki temel kabul ettiğimiz bazı şeyler kimileri için halen lüks. Okumak isteyen bir kız çocuğunun zorla evlendirilmesi halen bir gerçeklik bizim dünyamızda maalesef. Biz başka türlüsü mümkün demeye çalışıyoruz. İnsan başına gelenleri, yaşadıklarını tek doğru sanıyor. Hayır öyle değil. Kaderimiz bu değil. Genç kızlar okuyabilir, mezun olup meslek sahibi genç kadınlar olarak hayatlarını kurabilirler. Yalnızca sevdikleri için evlenir ve kendileri isteyince çocuk sahibi olabilirler. Bu kader değil, bunu değiştirebiliriz. İzleyenler böyle bir öğretmenimiz yok, bizim elimizden tutan yok gibi yorumlar yapıyor bazen. Ama umut hep var. Bazen bir öğretmen, bazen bir arkadaşla ama her zaman bir umut var. Hedefimiz her neyse asla pes etmemek lazım, bir kere yaşayacağız bu bizim hayatımız.

Esma sert biri, sizde kendinizden bir şeyler katıyor musunuz rolünüze?

Dış dünyaya karşı duvarlar inşa etmiş, kendini korumayı hırçınlıkta bulmuş bir kız Esma. Korkuyor, korktuğunda da en iyi savunma saldırıdır taktiğiyle biraz can yakıyor. Sıla’dan bir parça mutlaka vardır. Yoksa benim Esma’m olmazdı. Ortak özelliğimiz, sevdiklerimize karşı hassasiyetimiz sanırım. Söz konusu sevdiklerim olduğunda benim de tırnaklarım çıkıyor.

Sette kamera arkasında neler yapıyorsunuz?

İlk set gününden beri ekiple kurduğumuz inanılmaz bir diyalog var. Özellikle liseye geri dönmek hepimizin günlük hayatta “büyüdük artık” diye dizginlemeye çalıştığı çocuğu bir parça özgür bırakmasına sebep oldu sanırım. Okul sahneleri hep çok komik geçiyor. Konumuz sebebiyle her ne kadar dramatik sahneler çekiyor olsak da, ekip gerçekten dakikalar içerisinde beni o enerjiden çıkarıp eski halime döndürüyor. Herkesle ayrı bir şakamız var, herkesle ayrı bir mizah paylaşıyoruz.

Genç bir ekiple çalışmak nasıl bir enerji yaratıyor?

Sette benden büyük oyunculardan bir şeyler öğrenmek çok kıymetli. Öyle sahnelerde gözlerimi dikip izliyorum, bayılıyorum hazırlık izlemeye. Diğer yandan akranlarla çalışmak gerçekten çok keyifli. Biri bir olaydan bahsettiğinde mutlaka diğerleri de biliyor oluyor, aynı dili konuşuyoruz. Bazen karavanda dakikalarca birbirimize favori komik videolarımızı izletiyoruz. Başta bizi daha rahat edelim diye farklı karavanlara almaya çalışıyorlardı. Ama biz günün sonunda hepimiz tek karavanda buluşmuş oluyoruz ekip de pes etti. Paylaştığımız zaman arttıkça sadece geyik yapmaktan öte, kaş gözle bile anlaşır noktaya geldik. Biri bir şeyi dert ettiğinde ya da canı sıkkın olduğunda anlıyoruz zorla ve el birliğiyle topluyoruz. Birbirimizin halinden tavrından anlar olduk. Bu çok özel geliyor bana. Öylesine vakit geçirmedik, birbirimizin hayatına dokunduk gerçekten.

Hayatınızı en fazla etkileyen olay nedir? Bununla nasıl başa çıktınız?

Ocak ayında dedemi kaybettim. 15 gün sonra da 13 yıldır bizimle olan kedimiz vefat etti. Bununla nasıl başa çıktın sorusuna verecek bir cevabım yok. Bazen de bazı şeylerle başa çıkamayız. Psikoloji okumak bana bunu öğretti. İnsanız, etten kemikten ve basit canlılarız. Her şeye gücümüz yetemez.

Cenazeden döndüğümde Esma için seçildiğimi öğrendim. Cast tamamlanıyordu ve ay sonunda sete çıkacaktık. Hayata devam etmek gerekecekti. Belki de bana uzatılmış bir yardım eliydi bu. Uzun süre bununla baş başa kalsam nasıl olurdu bilmiyorum.

Dedemin en yakın arkadaşı televizyondu diyebilirim. Tatile yazlığa giderken bile uydusunu yanında götürür, televizyonun çektiğinden emin olurdu. Yayınlanan her işimde arayıp benimle gurur duyduğunu söylerdi. Sanırım bana güç veren şey onun buna çok sevineceğini ve benimle gurur duyacağını düşünmek oldu. Hayat devam ediyor, bazen gücümüz yine yetmiyor. Ama bence insanın en büyük gücü, güçsüz olabileceğini de kabul etmek. Böylece kendine asla karşılayamayacağın olağanüstü beklentilerle zulmetmiyorsun.

Çocukluğunuzda ya da gençlik yıllarınızda yaşadığınız, unutamadığınız trajik anınız var mı?

19 yaşımdayken bir operasyon geçirdim. Ve hayatımda ilk kez “demek ki her an ölebilirmişim” diye düşündüğümü hatırlıyorum. İnsan aksi ihtimalle karşılaşmadığı sürece kendini ve sevdiklerini ölümsüz sanıyor. Bunu bu kadar erken yaşta fark etmek hayatımda bir şeyleri ciddi düşünmeme yardımcı oldu sanırım. Artık daha çok hayal kuruyorum, ne olsun istediğimi düşünüyorum ve bunun için uğraşıyorum. Hiçbir şeye üşenmiyorum, yapabileceğim her şeyi yapmaya gayret ediyorum. O korku dolu an, beni şimdiki halime getirdi diyebilirim. O günden beri istediğim şeyleri gerçekleştirmeye odaklı yaşıyorum. Ve kendime sık sık o kadar da fazla vaktim olmayabileceğini hatırlatıyorum. Şimdi değilse, ne zaman?

Sette yaşadığınız ilginç bir anınız var mı?

Setin ilk günüydü, İstanbul’a fazlaca yağan o karın hemen ertesi günü bir gecekonduda çekim yapıyorduk. Herkes ilk gün, saygı, sevgi çerçevesinde ve olabildiğince mesafeli. Yeni tanışıyoruz sizli bizli konuşuyor, kibarlıktan ölüyoruz. 6. saat itibariyle o kadar üşümeye başladık ki, bir elektrikli ısıtıcının başında yan yana 4 kız yere eğilmiş ayakkabıları çıkartıp ısınmaya çalışırken, bu mesafeli ortamın çalışma şartlarımızda pek de mümkün olmadığını fark edip çok gülmüştük. O günden itibaren de samimiyetimiz artarak devam etti. Sette bireysel zaman geçirmektense komün hayat yaşıyoruz.

Röportaj: Merve YURTYAPAN | Sabah Günaydın

Fotoğraflar: Ece OĞULTÜRK